Hıristiyan dîninin temâmen bâtıl, bozuk olduğunu muhtelif delîller ile isbât etmekdedir. Hıristiyanlığa en büyük darbeyi vuran ve aslı, esâsı olmadığını ortaya koyan, Hindli Rahmetullah efendinin (İzhâr-ül-hak) kitâbından da istifâde etdik.
[1] Abdüllah bin Destan, 1303 [m. 1885] de vefât etdi.
Fârisî (Makâmât-i ahyâr) kitâbının üçyüzdoksanıncı sahîfesinde diyor ki, (Protestan papazı Fander, hıristiyanlar arasında çok meşhûr idi. Protestan misyoner teşkilâtı, seçdikleri papazlar ile Fanderi Hindistâna gönderdi. Hıristiyanlığı yaymak için çalışacaklardı. 1270 [m. 1854] senesinin Rebî’ul-âhır ayında ve Recebin onbirinci günü, bu misyoner hey’eti, âlimler ve seçilmiş zâtlar arasında, Delhînin büyük islâm âlimi Rahmetullah efendi ile münâzara, ilmî mücâdele yapdılar. Uzun münâkaşalar netîcesinde, Fander ve yardımcıları cevâb veremez hâle geldiler. Dört sene sonra, ingiliz hükûmeti Hindistânı işgal edince [ve müslimânlara ve bilhâssa sultâna ve din adamlarına korkunç işkenceler yapınca] Rahmetullah efendi, Mekke-i mükerremeye hicret eyledi. 1295 [m. 1878] senesinde, bu misyoner hey’eti İstanbula gelerek, hıristiyanlık propagandasına başladı. Sadr-ı a’zam Hayreddîn pâşa, Rahmetullah efendiyi İstanbula da’vet etdi. Misyonerler, karşılarında Rahmetullah efendiyi görünce çok korkdular. Süâllere cevâb veremiyerek, firâr etmekden başka çâre bulamadılar. Pâşa, bu büyük islâm âlimine çok ihsânda bulundu. Hıristiyanları nasıl red ve perîşan etdiğini yazmasını ricâ etdi. Bu da, Recebin onaltıncı gününden Zilhicce sonuna kadar, arabî (İzhâr-ul-hak) kitâbını yazdı ve Mekkeye gitdi. Hayreddîn pâşa, bunu türkçeye terceme etdirip, ikisini de basdırdı. Avrupa dillerine de, terceme ve tab’ ve her memlekete neşr edildi. İngiliz gazeteleri, (Eğer bu kitâb yayılırsa, hıristiyanlık çok zarar görecekdir) şeklinde neşriyyât yapdılar. Bütün müslimânların halîfesi olan sultân ikinci Abdülhamîd hân “rahmetullahi aleyh”[1], 1304 Ramezân ayında tekrâr da’vet edip, serâyında çok hurmet ve ikrâm yapdı. Rahmetullah efendi 1308 [m. 1890] Ramezân ayında Mekke-i mükerremede vefât etdi.
Bütün bu eserlerden başka Kur’ân-ı kerîm hakkında, bundan 100 sene evvel yazılmış ba’zı garblıların eserlerini de tedkîk etdik. O zemân şu kanâate vardık ki, bu iki mukaddes kitâb temâmen tarafsız olarak tedkîk edilecek olursa, hangisinin (Allah kelâmı) olduğu [en inâdcı bir insanın bile], hangi dinden olursa olsun âşikâr olarak kabûl etmeğe mecbûr olacağı bir tarzda meydâna çıkmakdadır.
[1] Abdülhamîd hân, 1336 [m. 1918] de vefât etdi.