Bu cümlelerin Benî İsrâile gönderilen Peygamberlerin kitâblarından alındığını zan ediyoruz. Zîrâ, dikkat ediniz, Allahü teâlâ bu sözlerle, BİR olduğunu (Oğul ve Rûh-ül-kuds gibi ilahların olmadığını), Peygamberleri kendisinin gönderdiğini ve kendisinden başka HİÇBİR İLAH BULUNMADIĞINI beyân etmekdedir.
Şimdi Kitâb-ı mukaddesin ikinci menba’ını îzâh edelim:
2) Bu ikinci kısmda yazılı olan sözler Peygamberler tarafından söylenilmiş olabilir. Meselâ:
(Sâat dokuza doğru Îsâ, feryâd ederek (Eli, Eli, Lama, Sabaktani). Ya’nî Allahım, Allahım, beni niçin terk etdin? diye yüksek sesle bağırdı.) [Matta, 27:46]
(Îsâ ona cevâb verdi: Dinle ey İsrâîl! Allahımız Rab, bir tek olan Rab’dir.) [Markos 12:29] [Dikkat edin, yine Oğuldan ve Rûhülkudsden bahs edilmiyor.]
(Îsâ ona dedi: Niçin bana kerîm, iyi diyorsun? Allahdan gayrı kerîm, iyi yokdur). [Markos 10:18]
Îsâ aleyhisselâm tarafından söylendiği rivâyet edilen bu sözler, Peygamber kelâmı olabilir. O hâlde Kitâb-ı mukaddesde Allahü teâlânın kelâmı ile Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” kelâmları birbirine karışmış bulunmakdadır. Hâlbuki müslimânlar Allahü teâlânın kelâmı ile Peygamberin kelâmlarını birbirinden ayırmışlar ve Peygamberin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” kelâmlarını (Hadîs-i şerîf) ismi altında ayrı kitâblarda toplamışlardır.
Şimdi Kitâb-ı mukaddesin üçüncü kısmındaki sözlere gelelim:
3) Buradaki sözlerin bir kısmı Îsâ aleyhisselâmın havârîleri tarafından, Îsâ aleyhisselâm hakkında kayd edilmiş vak’alardan, bir kısmı ba’zı kimselerin sözlerinden, bir kısmı ba’zı târîhçilerin rivâyetlerinden, bir kısmı ise, kimin tarafından ve niçin söylendiği ma’lûm olmıyan rivâyetlerden ibâretdir. Bir misâl verelim:
(Uzakda yapraklı bir incir ağacı gördü. Belki onda birşey bulurum diye onun yanına geldi. Yanına varınca, üzerinde yapraklardan başka birşey bulamadı. Çünki incir mevsimi değildi). [Markos 11:13]
Burada bir kimse, diğer bir kimseden bahs ediyor. Anlatanın kim olduğu belli değildir. Ancak, incir ağacının yanına giden zâtın Îsâ aleyhisselâm olduğu beyân edilmekdedir. Bu satırları yazan Markos ise, Îsâ aleyhisselâmı hiç görmemişdir. Buradaki diğer bir husûs da, bu âyetin devâmı olan 14 üncü âyetde, Îsâ aleyhisselâmın, incir ağacına bir dahâ hiç meyve vermemesi için, beddüâ etmesidir.