Dâvüd aleyhisselâmın, kumandanlarından Urianın zevcesi Batşebayı yıkanırken çıplak olarak seyredince dayanamıyarak onunla şehvânî ilişkiler kurduğu ve kocasından ayırmak için zevallıyı bir savaşın en tehlükeli yerine, geri dönmemek üzere gönderdiği Ahd-i atîkin İkinci Samuel kısmının 11. ci bâbında yazılıdır. Bugün birçok Avrupa müzelerinde, Dâvüd aleyhisselâmın Batşebayı çıplak olarak seyretmesini veyâ Uriayı ölüme göndermesini tasvîr eden resmler bulunmakdadır. Avrupa dillerinde (Uria Mektûbu) ta’bîri, (İ’dam hükmü veyâ çok kötü haber) ma’nâsına gelmekde ve Avrupalılar bunu ve benzeri hikâyeleri mukaddes dedikleri kitâblarından almakdadırlar. Bu hikâyeleri okuyanlar ne öğreniyor? Kardeşinin zevcesi ile zinâ etmeğe zorlanan erkekler, gelinini hâmile bırakan kayınbabalar, kızı ile zinâ eden babalar, emrinde çalışanların zevcesini iğfâl eden ve onları ölüme yollayan adamlar.
İnsanın aklı zâil olacak. Ba’zı hıristiyanlar bile bu çirkin hikâyelere inanmıyor ve red ediyorlar. (Plain Truth) mecmû’asının 1977 senesinde çıkan bir nüshasında şöyle yazılıdır: (Çocuklara Kitâb-ı mukaddesi okuturken çok dikkat ediniz! Çünki Kitâb-ı mukaddesin içinde, gayr-ı ahlâkî fuhş hikâyeleri mevcûddur. Bunları okuyan çocuklarda, âile ferdleri arasındaki münâsebetler hakkında, çok hatâlı fikrler hâsıl olabilir. Bilhâssa, Ahd-i atîk kısmında bulunan bu fuhş münâsebetleri, Kitâb-ı mukaddesden çıkarılmalı ve ancak ondan sonra çocuklara bu temizlenmiş Kitâb-ı mukaddes verilmelidir). Mecmû’a ilâve ediyor: (Kitâb-ı mukaddes, muhakkak bir tedkîkden geçmelidir. Çünki bu hâli ile ahlâk telkin etmek şöyle dursun, gençleri ahlâksızlığa teşvîk etmekdedir.)
Meşhûr edebiyyâtçı Bernhard Shaw, dahâ ileri giderek, (Dünyâda en tehlükeli kitâb Tevrât ve İncîldir. Onu sağlam bir kilit altına koymalı ve bir dahâ meydâna çıkmamasını temîn etmelidir) demekdedir.
Dr. Stroggie, Kitâb-ı mukaddes hakkında yazdığı kitâbda, Dr. Parkere atfen şöyle demekdedir: (İnsan Kitâb-ı mukaddesi okuduğu zemân, birbirini tutmaz bahsler içinde gayb olup gidiyor. Kitâb-ı mukaddesin içinde fazla mikdârda muhtelif acâib ismler vardır. Hele Tekvîn kısmında, yalnız şecereler dikkate alınmış. Kim kimden doğdu, nasıl doğdu? Hep bunlardan bahs ediliyor. Bunlardan bana ne? Bunların ibâdet ve Allahü teâlâyı sevmek ile ne alâkası var?