Fekat bunlar, Allahü teâlâyı bir an unutmasına sebeb olmazdı.
19 — Heybetinden kimse yüzüne bakamazdı. Birisi gelip mübârek yüzüne bakınca, titredi. (Sıkılma! Ben melik değilim, zâlim değilim. Kurumuş et yiyen bir kadıncağızın oğluyum) buyurdu. Adamın korkusu gidip, derdini söylemeye başladı.
20 — Bekçileri, kapıcıları yokdu. Herkes kolayca yanına gelip, derdini anlatırdı.
21 — Hayâsı çokdu. Konuşduğu kimsenin yüzüne bakmağa utanırdı.
22 — Kimsenin aybını yüzüne vurmazdı. Kimseden şikâyet etmez, arkasından söylemezdi. Bir kimsenin sözünü veyâ işini beğenmediği zemân, (Ba’zı kimseler, acabâ neden şöyle yapıyorlar?) derdi.
23 — Allahü teâlânın sevgilisi, resûlü ve makbûlü iken, (Allahü teâlâyı en iyi tanıyanınız ve Ondan en çok korkanınız benim) buyururdu. (Benim gördüğümü görseydiniz, az güler, çok ağlardınız) der, havada bulut görünce, (Yâ Rabbî! Bu bulutla bize azâb gönderme!) derdi. Rüzgâr esince, (Yâ Rabbî! Bize hayrlı rüzgâr gönder) diye düâ ederdi. Gök gürleyince, (Yâ Rabbî! Bizi gadabınla öldürme, azâbınla helâk etme ve bundan önce bize âfiyet ihsân eyle!) derdi. Nemâza dururken, ağlıyan kimsenin içini çekdiği gibi, göğsünden ses işitilirdi. Kur’ân-ı kerîm okurken de, böyle olurdu.
24 — Kalbinin kuvveti, şecâ’ati şaşılacak kadar çokdu. Huneyn gazâsında, müslimânlar, ganîmet toplamak için dağılıp, üç dört kimse ile kalmışdı. Kâfirler hep birden, hemen hücûm etdiler. Resûlullah onlara karşı durup kaçırdı. Birkaç def’a oldu. Aslâ gerilemedi.
25 — (Mevâhib-i ledünniyye)de, üçüncü maksadın ikinci faslı sonunda diyor ki: Abdullah ibni Ömer, Fahr-i kâinâtdan dahâ kuvvetli bir pehlivân görmedim dedi. İbni İshak diyor ki, Mekkede Rügâne isminde meşhûr bir pehlivân vardı. Resûlullah ile şehr hâricinde, karşılaşdı. (Yâ Rügâne! niçin müslimân olmuyorsun?) buyurdu. Peygamber olduğuna bir şâhidin var mı dedi. (Seninle güreş edelim. Sırtın yere gelirse, îmân eder misin?) buyurdu. Evet îmân ederim dedi. Dahâ, başlangıçda, Rügânenin sırtı yere gelince, şaşkına döndü. Bir yanlışlık oldu. Tekrâr edelim dedi. Böylece, üç kerre, sırt üstü yıkıldı.