Papaz Alex Kcithin ingilizce olarak te’lîf etdiği ve papaz Merikin fârisîye terceme etdiği(Keşf-ül âsâr ve fî kısas-ı enbiyâ-i benî İsrâîl) ismi ile basılan kitâbın 27. ci sahîfesinde, (Büyük Kostantin, kendi zemânında memleketinde bulunan bütün yehûdîlerin kulaklarının kesilmesini emr etmiş ve çeşidli yerlere sürgün ederek memleketinden atmışdır) demekdedir. Papazların yazdığı (Siyer-ül-mütekaddimîn)kitâbında, (Mîlâdın 372 senesinde, Roma İmperatörü Gratienus, kumandanları ile meşveret etdikden sonra, memleketinde bulunan bütün yehûdîlerin hıristiyan olmasını, hıristiyanlığı kabûl etmiyenlerin ise, öldürülmesini emr etdi) demekdedir.
1265 [m. 1849] senesinde Beyrutda basılan ve papazların yazdığı bir kitâbda, papayı kabûl etmediği için 230.000 protestanı katolikler katl etmişlerdir diye yazılıdır. Katolik papazlarından Thomasın İngilizceden Urducaya terceme etdiği (Mir’ât-üs-sıdk) ismi ile 1267 [m. 1851] de basılan kitâbın 41-42. ci sahîfelerinde, protestanların 645 manastır, 90 mekteb, 2376 kilise ve 110 hastahâneyi katoliklerden alarak, yok behâsına satdıkları yazılıdır. Kraliçe Elizabetin emri ile, katolik râhiblerinden ve din adamlarından çoğu gemilerle götürülüp, denize atılmışdır. Bu zulm ve fâci’aların tafsîlâtını anlatan ciltlerle kitâb yazılmışdır. Müslimânlara (Vahşî) diyen hıristiyanların vahşî olduklarını, papazların yazdığı bu kitâblar isbât etmekdedir.
Hıristiyan din adamları, islâm dîninin vahşet dîni olduğunu isbât etmek için, Kur’ân-ı kerîmde tek bir kelime bile bulamazlar. Fekat, yukarıda İncîlin eski ahd kısmında bulunan bu bahs, hıristiyan dîninin tâm bir vahşet dîni olduğunu göstermiyor mu? Kendi kudsî kitâblarında, böyle vahşet emri bulunan hıristiyan din adamları, acabâ ne yüzle islâm dîninden (vahşet dîni) diye bahs ediyorlar? Evvelâ, kendi kudsî kitâblarını tedkîk etsinler, sonra târîhlere mürâce’at ederek, (Hıristiyanlık) nâmına yapılan vahşetleri okusunlar da, bir parçacık utansınlar.
Ma’sûm, medenî ve müşfik denilen hıristiyanlar, Îsâ aleyhisselâmın kudsî topraklarını ve Kudüsü, vahşî dedikleri müslimânlardan kurtarmak için (Ehl-i salîb [Haçlı]Seferleri) tertîb etdiler. Hâlbuki, o zemânki hıristiyanlar, yarı vahşî bir hâlde yaşarken, müslimânlar medeniyyetde son derece terakkî etmişler, ilm, fen, san’at, zirâat ve tıbda ilerleyerek dünyâya rehber olmuşlardı. Onların bu yüksek medeniyyeti, zengin olmalarına sebeb olmuş, müslimânlar büyük bir refâha kavuşmuşlardı.