Yukarıda ismi geçen (El-iâzâr)ın, Şu’âyb aleyhisselâmın oğlu olduğu(Mir’ât-ı Kâinât)da yazılıdır.]
Hıristiyanların (Kitâb-ı mukaddes) dedikleri kitâb, (Ahd-i atîk) ve (Ahd-i cedîd) dedikleri iki kısmdan meydâna gelmişdir. Yehûdîler, bunun yalnız Ahd-i atîk kısmına inanırlar ve buna (Kitâb-ı mukaddes) derler. Buna ahd-i atîk denilmesini kabûl etmezler. Buna (Tanah) derler. Tanahı üçe ayırırlar. Bunun birinci kısmına (Tevrât) derler. Bunların (Tevrât) dedikleri kitâb, beş kısmdan meydâna gelmişdir:
1) Tekvin (Genesis),
2) Hurûc (Çıkış, Exodus),
3) Levililer (Leviticus),
4) A’dâd (Rakamlar, sayılar, Numeri),
5) Tesniye (Deuoronomium).
(Beş kitâba birden verilen ism: Pentateuch)
Kur’ân-ı kerîmin İsrâ sûresinin 2. ci âyetinde meâlen, (Biz Mûsâya kitâb verdik) buyurulmakdadır. Bugün elimizde bulunan Tevrâtın içine birçok yabancı yazılar ilâve edilmişdir. Bunların, Mûsâ aleyhisselâma nâzil olan hakîkî Tevrât ile bir alâkası yokdur. [Dahâ fazla ma’lûmât için (Kur’ân-ı kerîm ve İncîller) kısmına mürâce’at ediniz!]
Hakîkî Tevrâtda, Allahü teâlânın, Muhammed “aleyhissalevâtü vetteslîmât” isminde bir son peygamber göndereceği yazılıdır. Mûsâ aleyhisselâmın, ikinci def’a olarak Allahü teâlâya münâcâtında, dalâlete düşmüş kavmi için afv dilediği A’râf sûresinin 155-157. ci âyetlerinde meâlen şöyle bildirilmişdir: (Mûsâ: Rabbim, şâyet dileseydin, dahâ önce beni ve onları helâk ederdin. Aramızdaki sefîh, aşağı kimselerin kötü amellerinden ötürü bizi helâk eder misin? Bu senin imtihânından başka bir şey değildir. Sen, onunla dilediğini dalâletde bırakırsın ve dilediğini hidâyete, doğru yola kavuşdurursun. Bizim dostumuz sensin. Bizi afv et! Bize merhamet et! Sen afv edicilerin en iyisisin. Bizim için bu dünyâda güzel bir itâat ve ma’îşet, âhiretde de, Cennetini ihsân et! Biz sana tevbe ve rucû’ etdik!) dedi. Allahü teâlâ Ona, (Azâbıma dilediğim kimseyi uğratırım. Merhametim, her şeyi kaplamışdır. Bu rahmetim, [âhiretde] müttekîlere [küfrden ve günâhlardan sakınanlara], zekâtlarını verenlere ve bizim âyetlerimize îmân edenleredir. Onlar, ümmî bir Peygamber olan Resûle tâbi’ olurlar. O resûlün [ismini ve vasflarını] yanlarında bulunan Tevrât ve İncîlde yazılmış bulurlar. O Peygamber iyiliği, îmânı emr eder ve kötülüğü, küfrü nehy eder. Temiz şeyleri halâl ve murdar şeyleri harâm kılar.