Sultân ikinci Abdülhamîd hânın amirallerinden Eyyûb Sabrî pâşa[1] , (Mir’ât-ül-haremeyn) ve (Târîh-i vehhâbiyyân) kitâblarında ve Ahmed Cevdet pâşa, târîhinin yedinci cildinde, vehhâbîleri türkçe olarak uzun uzun yazmakdadırlar. Yûsüf Nebhânînin Mısrda basılan arabî (Şevâhid-ül-hak) kitâbı da, vehhâbîlere ve İbni Teymiyyeye uzun cevâb vermekdedir. Bu kitâbdan elli sahîfe, 1972 de İstanbulda arabî olarak neşr etdiğimiz (İslâm âlimleri ve vehhâbîler) kitâbında mevcûddur.
[1] Muhammed Emîn ibni Âbidîn 1252 [m. 1836] da Şâmda vefât etdi.
Eyyûb Sabrî pâşa “rahime-hullahü teâlâ” diyor ki: (Vehhâbîlik, 1205 [m. 1791] yılında Arabistân yarımadasında kanlı, işkenceli bir ihtilâl ile meydâna çıkdı.) Vehhâbîliği ve mezhebsizliği kitâbları ile dünyâya yaymağa uğraşanlardan biri, Mısrlı Muhammed Abduhdur. Bir mason olan ve Kâhire mason locası başkanı Cemâleddîn-i Efgânîye[2] hayrânlığını açıkça yazan Abduh büyük islâm âlimi, ilerici fikr adamı, kıymetli reformcu denilerek, gençliğin önüne sürüldü. Ehl-i sünneti yıkmak, islâmiyyeti bozguna uğratmak için pusuda duran islâm düşmanları da, din adamı kılığına girerek, yaldızlı kelimelerle müslimânlığı överek, sinsice bu fitneyi körüklediler. Abduh göklere çıkarıldı. Ehl-i sünnetin büyük âlimlerine, mezheb imâmlarına câhil denildi. İsmleri söylenilmez oldu. Fekat, islâmiyyet için kanlarını döken, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” aşkına canlarını veren ecdâdımızın, şanlı şerefli şehîdlerin temiz ve asîl evlâdları, bu propagandalara ve milyonlarca lira verilerek yapılan reklâmlara aldanmadı. Hattâ, bu şişirme din kahramanlarını duymadı ve tanımadı. Cenâb-ı Hak, şehîd yavrularını, alçakça yapılan bu hücûmlardan korudu. Bugün de, Mevdûdî[3], Seyyid Kutb[4] ve Hamîdullah ve (Teblîg-ı cemâ’atcı)lar gibi mezhebsizlerin kitâbları terceme edilerek gençliğin önüne sürülmekdedir. Dev gibi reklâmlarla ballandıra ballandıra medh edilen bu tercemelerde, islâm âlimlerinin bildirdiklerine uymıyan sapık fikrlerin bulunduğunu görüyoruz. Su uyur, düşman uyumaz. Allahü teâlâ, habîbi, çok sevdiği Peygamberi Muhammed “aleyhisselâm” hurmetine, müslimânları, gaflet uykusundan uyandırsın. Düşmanların yalanlarına, iftirâlarına aldanmakdan muhâfaza buyursun! Âmîn. Yalnız düâ etmekle kendimizi aldatmıyalım! Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyyesine uymadan, sebeblere yapışmadan, çalışmadan düâ etmek, Allahü teâlâdan mu’cize istemek demekdir.