Öyle gizli toplantılar, müslimânları üzmek için şeytânın istediği şeydir) buyurulmuşdur.
Câsiye sûresinin 17. ci âyetinde meâlen, (Din husûsunda onlara açık alâmetler verdik. Onlar ise, kendilerine ilm geldikden sonra, birbirini çekememezlikden ötürü tefrikaya [ayrılığa] düşdüler. Rabbin bunların birbirinden ayrı düşündükleri husûslar hakkında, kıyâmet günü, şübhesiz aralarında hükm edecekdir) buyurulmuşdur.
Rûm sûresinin 32. ci âyetinde meâlen, (Dinlerinde tefrikaya [ayrılığa] düşüp, fırka fırka olan ve her fırkasının da kendi inançlarını beğenip sevindiği müşriklerden olmayın!) buyurulmuşdur.
Hadîd sûresinin 20. ci âyetinde meâlen, (Bilin ki, dünyâ hayâtı, oyun, oyalanma, süslenme, aranızda öğünme, dahâ çok mal ve çocuk sâhibi olma da’vâsından ibâretdir. Bu ise, şu yağmura benzer ki, kara toprakdan çıkardığı yeşillikler, ekincilerin hoşuna gider. Bu nebâtlar, sonra kurur. Sapsarı olduğu görülür. Sonra çöp olur.Âhiretde ise,[Dünyâya düşkün olanlara] çetin ve sonsuz azâb vardır. [Dünyâlıkları Allahın emrlerine uygun olarak kazananlara ise,] orada Allahın rızâsı ve afv etmesi vardır. Dünyâ hayâtı, sâdece aldatıcı, geçici bir devredir)buyurulmuşdur.
Dünyânın, âhireti kazanmak için bir vâsıta olduğunu, bundan dahâ güzel anlatacak hangi söz vardır? Bunun için, dünyâ zevklerine kapılıp, doğru yoldan çıkacak yerde, dînimizin emrlerine iki elle sarılalım. Îmânı ve din bilgileri doğru olup, sapıklara aldanmamış olan bir müslimân, dürüst bir insan, kanûnlara sâdık bir vatandaş, hakîkî bir âlim, vatansever bir kimse olur. Kendine de, milletine de fâideli olur.
İslâmiyyet, insana kıymet ve ehemmiyyet verir. Allahü teâlâ, Tîn sûresinin 4. cü âyetinde meâlen, (Ben insanı en güzel şeklde yaratdım)buyurmakda, insan hayâtına çok ehemmiyyet vermekde, (Cana kıymayın!) diye emr etmekdedir. Hıristiyanların insanı, (günâhla kirlenmiş bir çirkef) olarak ta’rîf etmesini, islâm dîni şiddet ile red etmişdir. Bütün insanlar, müslimân olmağa elverişli olarak dünyâya gelirler. Sâf ve temiz olarak doğarlar. Bundan sonra artık, kişinin her yapdığı kendinedir. Zümer sûresi 41. ci ve Yûnus sûresi 108. ci âyetlerinde meâlen, (Doğru yolda giden kendi lehinedir, sapıtan kendi zararına sapıtmış olur) buyurulmuşdur. Çünki Allahü teâlâ, onlara en sevgili kulu olan Muhammed aleyhisselâmı Peygamber ve en büyük kitâbı olan Kur’ân-ı kerîmi de rehber olarak göndermişdir. Kur’ân-ı kerîmin ve Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” çok açık olarak gösterdiği doğru yoldan gitmiyenler, bunu beğenmedikleri için, şübhesiz cezâlarını göreceklerdir.