Bugün, islâma hizmet için bir lira vermek, başka zemân verilen binlerce liradan dahâ çok sevâbdır. İslâma yapılacak en büyük hizmet, Ehl-i sünnet kitâblarını, îmân ve islâm kitâblarını alıp, köylere, gençlere dağıtmakla olur. Hangi tâli’li, bahtiyâr kimseye bu hizmeti nasîb ederlerse, çok sevinsin. Çok şükr etsin. İslâma hizmet etmek her zemân sevâbdır. Fekat, İslâmın za’îf olduğu, yalanlarla, iftirâlarla, müslimânlık yok edilmeğe çalışıldığı bu zemânda, Ehl-i sünnet i’tikâdını yaymağa çalışmak, katkat dahâ çok sevâbdır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Eshâb-ı kirâmına karşı buyurdu ki,(Siz öyle bir zemânda geldiniz ki, Allahü teâlânın emrlerinden ve yasaklarından onda dokuzuna uyup, onda birine uymazsanız, helâk olursunuz. Azâb görürsünüz! Sizden sonra, öyle bir zemân gelecek ki, o zemân, emrlerin ve yasakların yalnız onda birine uyan kurtulacakdır). [(Mişkât-ül-mesâbih) C. 1- 179. cu sahîfede ve Tirmizî, Kitâb-ül-fiten 79. cu sırada mevcûddur.] Bu hadîs-i şerîfde bildirilen zemân, işte bu zemândır. Kâfirlerle cihâd etmek, müslimânlara saldıranları tanımak, onları sevmemek lâzımdır. [Güç kullanarak yapılan cihâdı hükûmet yapar. Devletin ordusu yapar. Müslimânların böyle cihâdı yapması, asker olarak, hükûmetin verdiği vazîfeyi yapmakla olur. Cihâd-ı kavlînin cihâd-ı katlîden, ya’nî söz ve yazı ile olan cihâdın, kuvvet kullanarak yapılan cihâddan dahâ fâideli olduğu, altmışbeşinci mektûbda da yazılıdır.] Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarını, sözlerini yaymak için, kerâmet sâhibi olmak, âlim olmak şart değildir. Her müslimânın bunu yapmak için uğraşması lâzımdır. Fırsatı kaçırmamalıdır. Kıyâmetde her müslimâna, bunu soracaklar, islâma niçin hizmet etmedin diyeceklerdir. İlmihâl kitâblarını yaymak için uğraşmıyanlara, din bilgilerini yayan kurumlara, kimselere yardım etmiyenlere, çok azâb yapılacakdır. Özr, behâne, kabûl edilmiyecekdir. Peygamberler “aleyhimüsselâm”, insanların en üstünleri, en kıymetlileri iken, hiç râhat oturmadı. Allahü teâlânın dînini, se’âdet-i ebediyye yolunu yaymak için, gece gündüz uğraşdılar. Mu’cize istiyenlere de,(Mu’cizeyi Allahü teâlâ yaratır. Benim vazîfem, Allahü teâlânın dînini bildirmekdir) buyururlardı. Bu yolda çalışırlarken, Allahü teâlâ da, bunlara yardım eder, mu’cize yaratırdı. Bizim de, Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahime-hümullahü teâlâ” kitâblarını, sözlerini yaymamız ve kâfirlerin, düşmanların, müslimânlara iftirâ ve eziyyet edenlerin, kötü, alçak, yalancı olduklarını, gençlere, dostlara bildirmemiz lâzımdır. [Bunları bildirmek, gîbet olmaz. Emr-i ma’rûf olur.] Bu yolda malı ile, kuvveti ile, mesleği ile çalışmıyanlar, azâbdan kurtulamıyacaklardır. Bu yolda çalışırken, sıkıntı, işkence çekmeği büyük se’âdet, büyük kazanç bilmelidir.
- 54 -