Ona hizmetde kusûr etmemeğe çalışmakdır. Allahü teâlânın sevgisine kavuşmuş olan Resûllere, Nebîlere “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”, Velîlere, Âlimlere “rahime-hümullahü teâlâ”, benzemeğe özenmekdir.
[Müslimânlar iki kısmdır: Havâs [âlimler] ve avâm [câhiller]. Türkçe (Dürr-i yektâ)da diyor ki, (Avâm, sarf ve nahv ve edebiyyât ilmlerinin üsûllerini, kâ’idelerini bilmiyen kimselerdir. Bunlar fetvâ kitâblarını anlıyamaz. Bunların, (îmân) ve (ibâdet) bilgilerini arayıp, sorup, öğrenmeleri farzdır. Âlimlerin de, sözleri, va’zları ve yazıları ile, önce îmân, sonra dînin temeli olan beş ibâdeti öğretmeleri farzdır. (Zahîre) ve (Tâtârhâniyye) kitâblarında, îmânın şartlarını ve (Ehl-i sünnet i’tikâdı)nı öğretmenin herşeyden evvel lâzım olduğu bildirilmekdedir). Bunun içindir ki, büyük âlim, zâhir ve bâtın ilmlerinin mütehassısı seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî “rahmetullahi aleyh”, vefâtına yakın, (İstanbul câmi’lerinde, otuz sene, yalnız Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında yazılı olan îmânı, ya’nî Ehl-i sünnet i’tikâdını ve islâmın güzel ahlâkını anlatmağa çalışdım. Ehl-i sünnet âlimleri, bu bilgileri, Eshâb-ı kirâmdan, Onlar da, Resûlullahdan öğrendiler.) demişdir. Îmân bilgilerine (Akâid) ve (İ’tikâd) denir. Bunun için biz de, bütün kitâblarımızda, Ehl-i sünnet i’tikâdını, islâmın güzel ahlâkını, herkese iyilik ve hükûmete yardım etmek lâzım olduğunu bildiriyoruz. Seyyid kutb ve Mevdûdî gibi din câhillerinin ve (Teblîg-ı cemâ’atcı) gibi bid’at sâhiblerinin, ya’nî mezhebsizlerin hükûmete karşı kışkırtıcı, kardeşi kardeşe düşman yapıcı, bölücü yazılarını tasvîb etmiyoruz. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Din, kılıncların gölgeleri altındadır)buyurarak, müslimânların hükûmet ve kanûn himâyesinde râhat yaşayabileceklerini bildirdi. Hükûmet, kuvvetli oldukça, râhat, huzûr artar. Avrupa, Amerika gibi kâfir memleketlerde râhat yaşayan, dînî vazîfelerini serbestçe yapan müslimânlar da, kendilerine hürriyyet veren hükûmete, kanûnlara karşı gelmemeli, fitneye, anarşiye âlet olmamalıdır. Ehl-i sünnet âlimleri “rahime-hümullahü teâlâ” böyle olmamızı emr etmekdedir. İbâdetin en üstünü, en kıymetlisi, fitne fesâd ateşi ile oynamamak ve isyân edenlere, fitne, anarşi çıkaranlara âlet olmamak,(Ehl-i sünnet i’tikâdı)nı öğrenip, îmânının buna uygun olmasına çalışmakdır. Îmânını böyle düzelterek, (Bid’at ehli) denilen yetmişiki çeşid bölücü, bozuk inanışdan kurtuldukdan sonra, ibâdetlerde de bid’at işlemekden sakınmalıdır. İslâmiyyetin emr etmediği şeyleri ibâdet zan ederek yapmağa (İbâdetde bid’at) denir. Allahü teâlânın emrlerine ve yasaklarına (Ahkâm-ı islâmiyye) denir.