Selef-i sâlihînin, Eshâb-ı kirâmın, Velîlerin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hayât hikâyelerini okumak da, iyi huylu olmağa sebeb olur.
Kendinde kötü huy bulunan kimse, buna yakalanmanın sebebini araşdırmalı, bu sebebi yok etmeğe, bunun zıddını yapmağa çalışmalıdır. Kötü huydan kurtulmak, bunun zıddını yapmak için çok uğraşmak lâzımdır. Çünki, insanın alışdığı şeyden kurtulması müşkildir. Kötü şeyler nefse tatlı gelir.
İnsanın, kötü şey yapınca, arkasından riyâzet çekmeği, nefse güç gelen şey yapmağı âdet edinmesi de, fâideli ilâcdır. Meselâ, bir kötülük yaparsam, şu kadar sadaka vereceğim veyâ oruc tutacağım, gece nemâzları kılacağım diye yemîn etmelidir. Nefs, bu güç şeyleri yapmamak için, onlara sebeb olan kötü âdetini yapmaz. Kötü ahlâkın zararlarını okumak, işitmek de, fâideli ilâcdır. Bu zararları bildiren hadîs-i şerîfler çokdur. Bunlardan birkaçı şunlardır:
1-(Allah katında kötü huydan büyük günâh yokdur.) Çünki, bunun günâh olduğunu bilmez. Tevbe etmez. İşledikçe, günâhı katkat artar.
2-(İnsanların hiç çekinmeden, sıkılmadan yapdıkları günâh, kötü huylu olmakdır.)
3-(Her günâhın tevbesi vardır. Kötü ahlâkın tevbesi olmaz. İnsan, kötü huyunun tevbesini yapmayıp, dahâ kötüsünü yapar.)
4-(Sıcak su buzu eritdiği gibi, iyi ahlâk da, hatâları eritir. Sirke balı bozduğu gibi, kötü ahlâk, hayrâtı, hasenâtı mahv eder.)
Kötü niyyet ile olmıyan hikmet, adâlet, iffet ve şecâ’at, iyi ahlâkın kaynağıdır. İyi huylu olmak için ve iyi ahlâkını muhâfaza edebilmek için, sâlih kimselerle, iyi huylularla arkadaşlık etmelidir. İnsanın ahlâkı, arkadaşının huyu gibi olur. Ahlâk, hastalık gibi sârîdir. Kötü huylu ile arkadaşlık etmemelidir. Hadîs-i şerîfde, (İnsanın dîni, arkadaşının dîni gibi olur) buyuruldu. Fâidesiz şeylerden, oyunlardan, zararlı şakalaşmakdan ve münâkaşa etmekden ictinâb etmelidir. İlm öğrenmeli ve fâideli işler yapmalıdır. Ahlâkı bozan, şehveti harekete getiren seks, fuhş kitâbları okumamalı, böyle radyo ve televizyondan sakınmalıdır. İyi huyların fâideleri ve harâmların zararları ve Cehennemdeki azâbları, hep hâtırlanmalıdır. Mâl, mevkı’ arkasında koşanlardan hiçbiri murâdına kavuşamamışdır. Mâlı, mevkı’i hayr için arıyan ve hayr işlerde kullanan, râhata, huzûra kavuşmuşdur. Mal, mevkı’ gâye olmamalı, hayra vâsıta olmalıdır. Mal, mevkı’, bir deryâya benzer. Çok kimse, bu denizde boğulmuşdur. Allahü teâlâdan korkmak, bu deryânın gemisidir. Hadîs-i şerîfde, (Dünyâda, kalıcı değil, yolcu gibi yaşamalı! Öleceğini hiç unutmamalı!) buyuruldu.