593

Kur’ân-ı kerîm okuyanların da söylemeleri lâzımdır. Cenâze nemâzı kılanın, hâlâda, yimekde, mescidde olanın, din bilgisi öğretmekde ve öğrenmekde olanın, ezânı tekrâr etmeleri lâzım değildir. Arabî olmıyan ve fazla tegannî ile okunan ezân sünnete uygun değildir. Ezânı işitenin oturuyorsa kalkması, yürüyorsa durması müstehabdır. Yemîn bahsinde nezri anlatırken diyor ki, (Her beldede, her mahallede mescid yapmak, hükûmet üzerine vâcibdir. Beyt-ülmâl parasından yapdırılır. Hükûmet yapdırmazsa, müslimânların yapdırmaları vâcib olur.)

[Görülüyor ki islâmiyyete uyarak, her mahallede mescid yapılırsa, her mahallede ezân okunacak, herkes mahallesinin ezânını işitecekdir. Müezzinin çok bağırmasına, ho-parlör kullanmasına lüzûm kalmıyacakdır. Ho-parlör, ezânın sünnetlerinin terk edilmesine sebeb olan bir bid’atdir. Ezân okurken ve nemâz kılarken bu bid’ati kullanmak büyük günâhdır. Bu ibâdetlerin bozulmasına da sebeb olmakdadır. Bunun içindir ki, Diyânet işleri reîsliğinin müşâvere ve dînî eserleri inceleme heyetinin 1.12.1954 târîh ve 737 sayılı karârının onbeşinci maddesinde, (Ho-parlörün mihrâba konulması, sûret-i kat’iyyede memnû’dur. Şâyed imâmın tekbîr ve tesmî’i duyulamayacak derecede cemâ’at kesretli olursa, müezzinlerden biri veyâ dahâ uzakda diğeri de iblâğ vazîfesini görürler) denilmekdedir. Radyoda, teypde ve ho-parlörde okunan Kur’ân-ı kerîmin ve ezânın insan sesi olmadığını, bunları okuyan insanların seslerinin hâsıl etdikleri miknâtis ve elektrik tarafından meydâna getirilen çalgı sesleri olduklarını ve meydâna gelmelerine sebeb olan insan seslerinin kendileri değil iseler de, onlara çok benzedikleri için okuyanların sesleri zan edildiği (El-fıkh-u alel-mezâhib-il-erbe’a)nın secde-i tilâvet bahsinde ve (Se’âdet-i Ebediyye) kitâbının (tegannî ve müzik) kısmında uzun bildirilmişdir. İslâmiyyetin emr etdiği (Ezân-ı Muhammedî), sâlih müslimânın sesine denir. Borudan çıkan ses ezân değildir. Asrımızın hakîkî din âlimlerinden Elmalılı Hamdi efendi “rahimehullahü teâlâ”, tefsîrinin üçüncü cildi, 2361. ci sahîfesinde diyor ki, (Görülüyor ki bu “istimâ’ ve insât” emrleri kırâete terettüb etdirilmişdir. Kırâet ise bir lisân fi’l-i ihtiyârîsidir ki, âkıl ve nâtık bir insanın ağzından mehâric-i mahsûsaya i’timâd ile çıkan ve kasd-ü fehmine iktirân eden savtı ile yapılır. Ve nitekim, Cibrîlin fi’li bile kırâet değil bir ikra ya’nî kırâet etdirmekdir. Fi’l-i ilâhî de tenzîl ve halk-ı kırâetdir. Binâenaleyh gayr-ı âkılden ve cimâdâtdan sâdır olan savtlara kırâet denilemiyeceği gibi, sadâdan ya’nî savtın aksinden hâsıl olan fi’le de kırâet denilmez.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.