Bunlardan başkasından yardım istemesi mümkin olursa, yine etmez. Temiz yer, su ve toprak bulamıyan mahbûs, okumadan, nemâz kılar gibi yapar. Kurtulunca, hepsini i’âde eder. Yakında su olduğunu bilmiyerek, teyemmüm sahîh olur.
Tenbîh: (Ni’met-i islâm) kitâbında diyor ki: Ef’âl-i mükellefîn, ya’nî müslimânın yapması lâzım olan şeyler, sekizdir: Farz, vâcib, sünnet, müstehab, mubâh, harâm, mekrûh, müfsid. Farzlar ve harâmlar, Allahü teâlâ tarafından, Kur’ân-ı kerîmde açıkca bildirilmişlerdir.
Bir ibâdetin farzlarından biri terk edilirse, o ibâdet sahîh olmaz. Bilmiyerek terk edilince de, sahîh olmaz. Bilerek terk edince, günâh da olur. Sünneti yapmanın sevâbı, farzın sevâbından azdır. Sünneti bilerek terk etmek günâh olmaz. Azâb yapılmaz. Azarlanır. Gayr-ı müekked sünnete, müstehab ve mendûb da denir. Bunu yapmak, sevâb olur. Ya’nî, Cennet ni’metine kavuşur. Bilerek yapmamak, günâh olmaz. Nâfile ibâdet, ya’nî emr olunmamış bir ibâdeti yapmak, müstehabdır. Mubâh, yapması veyâ yapmaması, sevâb veyâ günâh olmıyan şeydir. Yimesi harâm olmıyan şeyleri, doyuncaya kadar yimek, içmek mubâhdır. Doydukdan sonra yimek, içmek harâmdır. Harâmdan kaçınmak sevâbdır. [Farzı yapmakdan da çok sevâbdır.] Mekrûh işlemek de günâhdır. Harâma halâl diyen kâfir olur. Alkollü içki [meselâ bira] içmek, kumar oynamak, anaya, babaya âsî olmak, [ya’nî, harâm olmıyan emrlerini yapmamak, müslimânların kalbini kırmak, rızâsı olmadan malını almak] harâmdır. Mekrûha halâl diyen kâfir olmaz. Midye, istridye, istakoz yimek, abdestde ve guslde suyu isrâf etmek mekrûhdur. Sünnet deyince, müekked sünnet anlaşılır. Mekrûh deyince, tahrîmi olan mekrûh anlaşılır. Ödünc istemek, mubâhdır. Ödünc vermek, müstehabdır. Borc ödemek farzdır. Borclu fakîri sıkışdırmamak vâcibdir. Lâzım olan din bilgilerini öğrenmek, kadınlara da farzdır. Başkalarına öğretecek kadar fazla öğrenmek, farz-ı kifâyedir. Dahâ çok öğrenmek mendûbdur. İlmi ile öğünmek, mekrûhdur. Bey’ın şartlarından olmayıp da, alıcı ve satıcıdan birine fâidesi olan bir şeyi şart ederek yapılan satış fâsid olur, harâm olur. Her insana ilk farz olan şey, îmân etmesidir. [Îmânı olmıyana, (kâfir) denir. Îmânı olana, (müslimân) denir. Ba’zı sözler, ba’zı işler, îmânın gitmesine sebeb olur. Müslimân iken, sonradan îmânsız olana, (mürted) denir. Bir müslimân, mürted olunca, nikâhı gider.]
Allahü teâlânın, insanlara olan ni’metlerinin, ihsânlarının en büyüğü, Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” göndermesidir.