[Peygamberler göndererek, râzı olduğu ve râzı olmadığı şeyleri bildirmişdir. Peygamberler, fen bilgilerini öğretmediler. Bunları akl ile araşdırınız, bulunuz, fâideli işlerde kullanınız dediler. Kendileri de, kendi zemânlarında bilinen fen vâsıtalarını yapdılar ve kullandılar. Dahâ fazlasını ve yenilerini yapmakla uğraşmadılar. Bunları yapmağı başkalarına bırakdılar. Kendileri, Allahü teâlânın bildirdiği dinleri yaymağa, öğretmeğe uğraşdılar.] (Din), inanılacak şeyleri, beden ve kalb temizliğini, Allahü teâlâya kulluk vazîfesini, kulların birbirlerine karşı haklarını ve vazîfelerini bildirir. İnanılacak şeylere (Akâid) denir. İbâdetlere ve mu’âmelât ve hukûk bilgilerine (Fıkh) denir. İbâdetler, nemâz, oruc, zekât, hac ve cihâd olmak üzere beşdir. [Bunlara Ahkâm-ı islâmiyyenin (İbâdât) kısmı denir. Cihâd, ordunun harb etmesi ile ve ilm yayarak yapılır. Beden ile olan cihâdı hükûmet, ya’nî ordu yapar. İlm yayarak cihâdı, âlimler yapar. İkisi de farz-ı kifâyedir. İslâm âlimleri “rahime-hümullahü teâlâ”, fıkh ilminde birçok kısmlara ayrıldı. Şimdi, bunlardan dördü kalmışdır. Bunlar, Hanefî, Şâfi’î, Mâlikî ve Hanbelî mezhebleridir. Her müslimânın, bunlardan birini seçerek, bunun fıkh kitâblarına uyması lâzımdır. Biz, hanefî mezhebindeyiz.]
(Tahâret), temizlik demekdir. Bedenin, elbisenin ve nemâz kılınacak yerin temiz olması farzdır. Hades, abdestsiz olmak demekdir. Yıkaması farz olan yerde iğne ucu kadar ıslanmamış yer kalırsa, abdest sahîh olmaz. Derideki mum, iç yağı, hamur, çamur, balık pulu [oje, yağlı boya] ve burnun dışında, gözün kenârında kalan kir, çapak altına su geçmez ise, abdest ve gusl sahîh olmaz. Gasl, yıkamak, su dökerek, üzerinden akıtmak demekdir. Hiç olmazsa, iki damla yere damlamalıdır. Suyu yağ gibi sürmek kâfî değildir. Kar ve yaş bez, sünger sürmek, yıkamak olmaz. Abdest alırken, gözlerin, ağzın, burnun içini ve sık sakal ve pire, sinek tersi, kaş, bıyık altındaki deriyi yıkamak farz değildir. Bunların üstü yıkanır. Dirsekleri ve ayağın iki tarafındaki tümsek topuk kemiklerini yıkamak farzdır. Çıplak ayağı yıkamayıp, mesh etmek câiz değildir. Mesh, başka yerde kullanılmadık yaşlığı değdirmekdir. Yaş bez, yağmur, kar sürünmesi ile de olur. Sarkan saçı değil, başı mesh etmek lâzımdır. Başı nezleli olup da, mesh zarar verirse mesh etmez. Abdest aldığını bilip, bozduğunda şübhe eden, abdestlidir. Abdesti bozulduğunu bilip, sonra abdest aldığında şübhe eden, abdestsizdir. Ba’zı uzvunu yıkayıp yıkamadığında şübhe eden, vesvese edici değil ise, bu uzvu yıkar. Her zemân şübhe ediyor ise, yıkamaz. Abdest bitince şübhe ederse, yıkamaz.