Yedinci hîle olarak, ibâdetlere mâni’ olamıyacağını anlayınca, insana ucb, ya’nî ibâdetlerini beğenmek vesvesesi verir. Senin gibi akllı, uyanık kimse var mı? Bu zemânda, herkes gaflet uykusunda iken, sen ibâdet yapıyorsun, der. Buna karşılık, bu akl ve intibâh benden değildir. Rabbimin ihsânıdır. Onun ihsânı olmasa, ibâdet yapamam demelidir.
Sekizinci hîle olarak, ibâdetlerini gizli yap. Allahü teâlâ, senin sevgini ve şerefini insanların kalbine yerleşdirir, diyerek gizli riyâya düşürmek ister. Buna karşılık, ben Allahü teâlânın kuluyum. O, benim sâhibimdir. İbâdetimi isterse beğenir, isterse red eder. İnsanlara bildirip bildirmemesine karışamam, demelidir.
Dokuzuncu hîle olarak da, ibâdet yapmağa ne lüzûm var? İnsanların sa’îd ve şakî olacakları ezelde takdîr edilmişdir. Sa’îd olan, ibâdeti terk edince, afv edilir, Cennete gider. Ezelde şakî olan, ne kadar ibâdet yaparsa yapsın, fâidesi olmaz, muhakkak Cehenneme gider. O hâlde, kendini boşuna yorma! Râhatına bak, der. Buna cevâb olarak, ben kulum, kulun vazîfesi, sâhibinin emrini yapmakdır, demelidir. Buna karşılık, (Emri yapmayınca, azâb korkusu olursa, emri yapmak lâzım olur. Ezelde sa’îd olan için bu korku yokdur) derse, buna cevâb olarak da, Rabbim herşeyi bilir ve dilediğini yapar. Dilediğine hayr, dilediğine şer verir. Kimsede, Ona süâl sormak hakkı yokdur demelidir. İblîs, Îsâ aleyhisselâma görünerek, (Ezelde Allahü teâlânın takdîr etdikleri hâsıl olur) diyorsun, öyle mi? dedi. Evet, öyledir buyurdu. Öyle ise, kendini şu dağın tepesinden aşağı at. Eğer ezelde selâmetin takdîr edilmiş ise, sana birşey olmaz dedi. Cevâbında, ey mel’ûn! Allahü teâlâ kullarını imtihân eder. Kulun, sâhibini imtihân etmeğe hakkı yokdur, buyurdu. Şeytânın bu hîlesine karşı, (İbâdet yapmak fâidelidir. Çünki, ezelde sa’îd isem, sevâbların artması, derecelerin yükselmesi için ibâdetleri yapmak lâzımdır. Şakî isem, ibâdet yapmamak azâbından kurtulmak için, ibâdet yapacağım) demelidir. İbâdet yapmanın bana hiçbir zararı da olmaz. Çünki, Allahü teâlâ hakîmdir. İbâdet yapanlara azâb etmesi, Onun hikmetine yakışmaz. İbâdeti terk etmenin, ezelde sa’îd olana zararı olmasa bile, fâidesi yokdur. Böyle olunca, terk etmek nasıl tercîh edilir? Aklı olan kimse, fâideli olanı yapar. Fâidesiz olanı terk eder. Ezelde şakî isem, Rabbime itâ’at etmiş olarak Cehenneme girmeği, âsî olarak girmeğe tercîh ederim. Bundan başka, Allahü teâlâ, ibâdet edenleri Cennete sokacağını, ibâdet etmiyenlere Cehennemde azâb yapacağını va’d etmişdir. Allahü teâlâ va’dinde sâdıkdır. Va’dinden dönmiyeceği, söz birliği ile bildirilmişdir.
Allahü teâlâ herşeyi sebeb ile yaratmakdadır. Âdet-i ilâhiyyesi böyledir.