1- Beş vakt nemâzı özrsüz terk edenler. Kazâ etmeyenler.
2- İçki içip ve tevbe etmeyen.
3- Zekât ve uşur vermeyen.
4- Ana-babasına karşı gelen.
5- Câmi-i şerîflerde dünyâ için konferans verenler, nutuk söyleyenler. Hele hutbe esnâsında cemâ’atin veyâ hatîbin hutbeden başka konuşmaları büyük günâhdır.
Âkıl ve bâlig olan her müslimânın, hergün vaktleri gelince, beş kerre nemâz kılmaları ve her birisini vaktinde kıldığını bilmeleri farzdır. Câhillerin, mezhebsizlerin hâzırladıkları takvîmlere uyarak, vaktinden evvel kılmak büyük günâh olur ve bu nemâz sahîh olmaz. Kız ve oğlan çocuk yedi yaşına gelince, nemâz kılmalarını emr etmek velîsi üzerine vâcib olur. Oruc tutmaları için de emr eder. İçki içmemesi için de emr eder. İyi işlere alışdırır. Kötü işleri yapmamasını emr eder. On yaşına gelince, nemâz kılmaları için, el ile vurulur. Değnek ile döğülmez. Falaka ile vurulmaz. El ile üçden ziyâde dahî vurulmaz. Velîsinden başkası döğmez. [Velîsi izn verirse, hocası el ile, üç kerre döğer. Falakaya bağlayıp ayaklarına sopa ile vurmak câiz değildir.] Değnek ile döğmek, âkıl, bâlig olup cinâyet işliyen kimseye [ve hâkimin karâr vermesi ile] câiz olur. [Erkeğin zevcesini sopa ile döğmesi de câiz değildir.] On yaşındaki çocukların yatakları da ayrılır. Kimse, kimsenin yerine, onun borcu olan nemâzı kılamaz. Kendi kıldığı nemâzın ve başka ibâdetlerinin sevâbını, diri veyâ ölü olan başkasına hediyye etmek câizdir. Alacaklının, alacağını istememesi için, nemâz kılıp, sevâbını ona bağışlamak câiz değildir. Bir Dank, ya’nî bir dirhem gümüş kıymetinin altıda biri kadar [Takrîben iki buçuk kırât-ı şer’î veyâ yarım gram gümüş kadar] borc için, şartlarını gözeterek kılmış olduğu nemâzlardan, yediyüz nemâzının sevâbı, kıyâmet günü, alacaklısına verilecekdir. Borclunun sevâbları biterse alacaklısının o kadar günâhı, ona yükletilecekdir. [Zevcesini boşayınca, mehr parasını ona hemen vermek de, kul hakkıdır. Ödemezse, dünyâda cezâsı ve âhıretde azâbı çok şiddetlidir. Kul haklarından en mühimmi ve azâbı en çok olanı, akrabasına ve emri altında olanlara Emr-i ma’rûf yapmamakdır. Bunlara din bilgisi öğretmeği terk etmekdir. Onların ve bütün müslimânların dinlerini öğrenmelerine ve ibâdetlerini yapmalarına, işkence ederek veyâ aldatarak mâni’ olanın kâfir olduğu, islâm düşmanı olduğu anlaşılır. Bid’at sâhiblerinin, mezhebsizlerin, sözleri ile, yazıları ile, Ehl-i sünnet i’tikâdını değişdirmeleri, dîni, îmânı bozmaları da böyledir. Nemâzın farz olduğuna, birinci vazîfe olduğuna inanmıyan, ehemmiyyet vermiyen, kâfir olur.] Farz olduğuna inanıp da, tenbellik ile, özrsüz kılmıyan fâsık olur.