593

Veşşemsi sûresi dokuzuncu âyetinde meâlen, (Nefsini tezkiye eden kurtuldu. Nefsini günâhda, cehâletde, dalâletde bırakan, ziyân etdi) buyuruldu.

[(Mevâkib tefsîri)nde diyor ki, (Nefs tezkiye edilince, kalb tasfiye bulur. Ya’nî nefs, kötü isteklerden kurtarılınca, kalbin mahlûklara, harâmlara bağlılığı kalmaz.Fârisî beyt tercemesi:

Harâmları istemekden, kesilmedikçe nefs,
kalb ilâhî nûrlara, ayna olamaz hiç!

Nefsin kötülükleri, pislikleri demek, islâmiyyetin beğenmediği, harâm etdiği şeyler [ya’nî, dünyâ] demekdir). Şimdi ba’zıları, Allahü teâlânın fenâ dediği, yasak etdiği şeylere, moda, asrîlik, ilericilik diyor. Allahü teâlânın beğendiği, emr etdiği şeylere gericilik, câhillik diyor. Harâm işleyenlere san’atkâr, aydın, ilerici insan, müslimânlara mürtecî, yobaz, gerici diyenler oluyor. Bunlara aldanmamalı. Dîni, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından öğrenmelidir.]

Görülüyor ki, bu açık, parlak islâmiyyete ve temiz, doğru yola inanmıyan kimsenin kalbi, şekerin tadını anlıyamıyan safralı gibi, hastadır. Fârisî mısra’ tercemesi:

Bir kimse, kör ise, güneşin suçu ne?

Seyr ve sülûkdan [ya’nî tesavvuf yolunda ilerlemekden] maksad, nefsi tezkiye ve kalbi tasfiye etmekdir. Ya’nî nefsi ve kalbi hastalıklardan kurtarmakdır. Bekara sûresinde, (Kalblerinde hastalık vardır) meâlindeki dokuzuncu âyet-i kerîmede bildirilen hastalık tedâvî edilmedikçe, hakîkî îmân ele geçmez. Bu âfetler var iken, akl yolu ile kalbde hâsıl olan îmân, îmânın sûretidir. Çünki nefs, bu îmânın tersini istemekde, küfründe inâd ve isrâr etmekdedir. Böyle îmân, safra hastasının, şekerin tatlı olduğuna îmân etmesi gibidir. Herne kadar inandım dese de, vicdânı, şekeri acı bilmekdedir. Safrası düzeldikden sonra, şekerin tatlı olduğuna hakîkî îmân hâsıl olur. Îmânın hakîkati de, nefsin tezkiyesinden ve kalbin itmînânından sonra kalbde hâsıl olur. [İtmînân, hakîkî inanmak demekdir.] İşte böyle hakîkî îmân yalnız Evliyâda bulunur ve elden gitmez. Yûnüs sûresinde, (Biliniz ki, Allahü teâlânın Evliyâsı için, azâb korkusu, ni’metlere kavuşmamak üzüntüsü yokdur!) meâlindeki altmışikinci âyet-i kerîmedeki müjde, böyle îmân sâhibleri içindir. Allahü teâlâ, hepimizi bu kâmil, hakîkî îmânla şereflendirsin! Âmîn.

Muhammed Ma’sûm Fârûkînin (Mektûbât)ı üç cilddir. Fârisîdir. Birinci cildde 239, ikincide 158, üçüncüde 255 mektûb vardır. Bu 652 mektûbdan onbir adedi aşağıda yazılıdır.[1]

[1] Muhammed Ma’sûm, İmâm-ı Rabbânînin oğludur. 1079 [m. 1668] da, Hindistânda, Serhend şehrinde vefât etmişdir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.