593

İnsanların yaratıcısı, yetişdiricisi, her an tehlükelerden koruyucusu olan ve kıyâmetde hesâba çekecek, sonsuz azâb yapacak olan, sonsuz kuvvet, kudret sâhibi, benzeri, ortağı olmayan tek hâkim ve kâdir olan Allahü teâlâ, (Tekebbür edenleri sevmem, tevâdu’ edenleri severim)buyuruyor. Âciz, elinden hiçbir şey gelmiyen zevallı insana bunlardan hangisini yapmak yakışır? Aklı başında olan, kendini ve Rabbini tanıyan kimse, hiç tekebbür edebilir mi? İnsan, aşağılığını, âcizliğini, Rabbine karşı her an izhâr etmek mecbûriyetindedir. Bunun için, her an, her yerde aczini göstermesi, tevâdu’ üzere bulunması lâzımdır. Ebû Süleymân Dârânî “rahime-hullahü teâlâ” diyor ki, (Bütün insanlar, beni olduğumdan dahâ aşağılamak, hakâret etmek isteseler, bunu yapamazlar. Çünki, herkesin, hakâret derecelerinin en aşağısı olarak düşünebileceklerinden dahâ aşağı olduğumu biliyorum). İnsan, kendini herkesden, hattâ İblîsden, Fir’avndan dahâ aşağı düşünebilir mi? Çünki, bu ikisi [ve Stalin, Mao ve çömezleri gibi islâm ve insanlık düşmanı olan zâlimler] kâfirlerin en kötüleridir. Tanrılık da’vâsı eden, dilediğini yapmaları için milyonlarca insanı öldüren ve işkence altında inletenlerin, kâfirlerin en aşağısı oldukları muhakkakdır. Allahü teâlâ, bunlara gadab etmiş, küfrün en kötüsüne düşürmüşdür. Bana ise, merhamet etmiş, îmân ve hidâyet ihsân etmişdir. Dileseydi, bunun aksini yapardı. Elhamdülillah, yapmadı. Bununla berâber, bu yaşa gelinceye kadar, çok günâh işledim. Kimsenin yapmadığı kötülükleri yapdım. Son nefesimin nasıl olacağını da bilmiyorum, diyerek tevâdu’ yapması lâzım geldiğini, kendi kendine anlatmalıdır.

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, tevâdu’ üzere olmağı bana emr eyledi. Hiçbiriniz, hiçbir kimseye tekebbür etmeyiniz!) Zimmî denilen gayr-ı müslim vatandaşlara ve izn ile [pasaport ile] gelmiş olan yabancı tüccârlara, ecnebî iş adamlarına ve turistlere de, tekebbür etmemek lâzım olduğu, bu hadîs-i şerîfden anlaşılmakdadır. Her insana tevâdu’ yapmak lâzım olunca, onlara hıyânet yapmak, incitmek hiç câiz değildir.

[Dâr-ül-harbde bulunan kâfirlerin mallarına, canlarına, ırzlarına, nâmûslarına saldırmak, orada da hırsızlık, çapulculuk yapmak, can yakmak, kâfirlerin de kanûnlarına karşı koymak, idârecilerine hakâret etmek, huzûrsuzluk, karışıklık çıkarmak, vergi kaçakçılığı yapmak, nakl vâsıtalarının ücretlerini ödememek ve islâmın şerefine ve güzel ahlâkına yakışmayan herhangi bir çirkin hareketde bulunmak câiz olmadığı, bu hadîs-i şerîfden ve yukarda yazılı açıklamasından da anlaşılmakdadır. Kâfir memleketlerindeki hıristiyan kanûnlarına karşı gelmemek, onları ülülemr olarak tanımak demek değildir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.