Buhl sâhibi, ya’nî hasîs kimse, Allaha karşı ve kullara karşı olan hakları ve vazîfeleri ödemekden mahrûm olur. Hevâsına, ya’nî nefsinin arzûlarına uyan ve ucb sâhibi olan, ya’nî nefsini beğenen kimse, muhakkak helâka, felâkete dûçâr olur. İmâm-ı Muhammed Gazâlî “rahime-hullahü teâlâ” buyurdu ki, (Bütün kötülüklerin başı, kaynağı üçdür: Hased, riyâ, ucb. Kalbini bunlardan temizlemeğe çalış!) Ucb sâhibi, hep ben, ben der. Toplantılarda baş tarafda bulunmak ister. Her dürlü sözünün kabûl olunmasını ister.
Hadîs-i şerîfde, (Günâh işlemezseniz, dahâ büyük günâha yakalanmanızdan korkarım. O da, ucbdur) buyuruldu. Günâh işliyenin boynu bükük olur. Tevbe edebilir. Ucb sâhibi, ilmi ile, ameli ile mağrûr olur. Egoist olur. Tevbe etmesi güç olur. Günâh işliyenlerin iniltileri, Allahü teâlâya, tesbîh çekenlerin övünmesinden iyi gelir. Ucbun en kötüsü, hatâlarını, nefsinin hevâsını beğenmekdir. Hep nefsine uyar. Nasîhat kabûl etmez. Başkalarını câhil sanır. Hâlbuki, kendisi çok câhildir. Bid’at sâhibleri, mezhebsizler böyledirler. Bozuk, sapık i’tikâdlarını ve amellerini, doğru ve iyi bilip, bunlara sarılmışlardır. Böyle ucbun ilâcı çok güçdür. Mâide sûresinin, (Kendinize bakınız. Kendiniz doğru yolda oldukca, başkalarının sapıtması size zarar vermez!) meâlindeki yüzsekizinci âyet-i kerîmesinin ma’nâsını Resûlullahdan sordular. Cevâbında, (İslâmiyyetin emrlerini bildiriniz ve yasak etdiklerini anlatınız! Bir kimse ucb eder, sizi dinlemezse, kendi hâlinizi islâh ediniz) buyurdu. Ucb hastalarının ilâcını hâzırlıyan âlimler, Ehl-i sünnet âlimleridir. Fekat bu hastalar hastalıklarını bilmedikleri, kendilerini sıhhatli sandıkları için, bu tabîblerin nasîhatlerini, ilmlerini kabûl etmezler, felâketde kalırlar. Hâlbuki bu âlimler, Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” aldıkları ilâcları, hiç değişdirmeden, bozmadan sunmakdadırlar. Câhiller, ahmaklar, bu ilâcları, onların yapdıklarını sanır. Hak yolda bulunduklarını zan ederek, kendilerini beğenirler.
HASED
15 – Kötü huyların onbeşincisi haseddir. Hased, kıskanmak, çekememekdir. Allahü teâlânın ihsân etdiği ni’metin ondan çıkmasını istemekdir. Fâideli olmıyan, zararlı olan birşeyin ondan ayrılmasını istemek, hased olmaz, (Gayret) olur. İlmini, mâl, mevkı’ ele geçirmek, günâh işlemek için kullanan din adamından ilmin gitmesini istemek gayret olur. Mâlını harâmda, zulmde, islâmiyyeti yıkmakda, bid’atları ve günâhları yaymakda kullananın mâlının yok olmasını istemek de, hased olmaz, din gayreti olur.