384

Hazret-i Mehdî, bu din adamının öldürülmesini emr edecekdir). Bu haberden mezhebsizlerin Medînede zuhûr edeceği ve uzun zemân kalacağı ve hazret-i Mehdî tarafından büsbütün yok edileceği anlaşılmakdadır.

Kitâbın müellifi, burada da, kâfirleri, müşrikleri ve münâfıkları bildiren âyet-i kerîmeleri ve hadîs-i şerîfleri yazıyor. Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahime-hümullahü teâlâ” bunlara yapdıkları açıklamaları uzun bildirerek, doğru yolu savunucu görünüyor. Sonra, Ehl-i sünnet olan temiz müslimânlara saldırıyor. Türbelere puthâne, Evliyâya put diyebilmek için, âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere yanlış ma’nâ vermekden sıkılmıyor. Te’vîlli olan âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere yanlış ma’nâ veren kimse, te’vîlini biliyorsa, (Bid’at sâhibi), ya’nî sapık olur. Te’vîle lüzûm olmayan açık nasslara yanlış ma’nâ vererek, islâmiyyete saldıran, müslimânlara müşrik diyen ise kâfir olur. Nassları yanlış te’vîl eden, kâfir olmıyor ise de, müslimânlar arasında bölücülük yapıyor. Yalnız kendisi müslimân imiş. Asrlar boyunca gelmiş geçmiş milyonlarca müslimân müşrik imiş. Şimdi yeryüzündeki müslimânların çoğu da ölülere tapınıyorlarmış.

Hadîs-i şerîfde bildirilen câhil, sapık imâmların, kimler olduğu meydândadır. Bin seneden beri gelmiş mü’minlerin doğru yollarından ayrılarak sapıtmışlardır. Müslimânları doğru yoldan sapıtdıran zâlim devlet adamlarının da kimler olduğunu her mü’min bilmekdedir. Bunlar, müslimân ve (tevhîd ehli) adı ile müslimânlara zulm eden, Ehl-i sünneti, doğru yoldaki mü’minleri öldüren vehhâbîlerdir. Vehhâbî yazar, Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden yanlış ma’nâlar çıkararak, Ehl-i sünnet kitâblarına uymıyan fetvâlar veriyor. Müslimânlara müşrik diyor. Hiçbir islâm âlimi “rahime-hümullahü teâlâ”, (Dileği olan mezârıma gelsin, istediğini yaparım) dememişdir. Bunu, kitâbın yazarı uydurmakda, müslimânlara iftirâ etmekdedir. İslâm âlimleri “rahime-hümullahü teâlâ”, Allaha çok yaklaşdım dememişdir. Allahü teâlânın kendilerine ihsân etdiği kerâmetlerin duyulmasını bile istememişlerdir. En büyük kerâmet, islâm dîninin ahkâmına, ya’nî emr ve yasaklarına uymak, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” izinde bulunmak olduğunu bildirmişlerdir. Abdülkâdir-i Geylânî “rahime-hullahü teâlâ” talebesi ile çölde giderken, hava karardı. Şimşekler, gök gürültüleri arasında, bulutlardan bir ses gelerek, (Kulum Abdülkâdir! Seni çok seviyorum. Bugünden sonra ibâdet yapmağı, senden afv eyledim!) sesi işitildi. O büyük Velî “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” hemen, (Kezzebte yâ Kezzâb!) dedi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.