(Yalan söyledin! Ey yalancı şeytân! Beni aldatamazsın. Allahın sevgilisi olan Muhammed aleyhisselâmdan, ibâdet afv edilmedi. Ölüm hastalığında bile, birisine dayanarak cemâ’ate geldi. Hiçbir kuldan ibâdet afv olunamaz!) buyurdu. Kitâbın müellifi böyle mubârek Velîlere “rahime-hümullahü teâlâ” iftirâ etmekden hayâ etmiyor. Türbelerdeki Evliyâya tevessül etmek, yalvarmak şirkdir diyor. Hâlbuki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz,(İşlerinizde şaşırdığınız [bunaldığınız] zemân, kabrde olanlardan yardım isteyiniz!)buyurdu. Müslimânların, Evliyânın kabrlerini ziyâret etmeleri, onlardan yardım beklemeleri, bu hadîs-i şerîfe uydukları içindir.
İslâm âlimleri “rahime-hümullahü teâlâ”, bu hadîs-i şerîfe uyarak Evliyânın “rahime-hümullahü teâlâ”, kabrlerini ziyâret etmişler, feyz aldıklarını bildirmişlerdir. İmâm-ı Rabbânî “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” ikiyüzdoksanbirinci mektûbunda buyuruyor ki, (Dehli şehrinde, bayram günü, hocam Muhammed Bâkî billâhın mezâr-ı şerîfini ziyârete gitmişdim. Mubârek mezârına teveccüh etdiğim zemân, mukaddes rûhâniyyeti ile iltifât buyurdu. Bu garîbi öyle okşadı ki, Hâce Ubeydüllah-i Ahrârdan “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” kendisine gelmiş olan feyzleri ihsân eyledi. Bu nisbete kavuşunca, Tevhîd ma’rifetlerinin hakîkati hâsıl oldu).
Yukarıdaki hadîs-i şerîf, birçok kitâbda yazılıdır. Müslimânlar arasında meşhûr olmuşdur. Osmânlı devletinin şeyh-ul-islâmlarından dokuzuncusu, büyük âlim, müftî-üs-sekaleyn, ya’nî insanlara ve cinne fetvâlar vermiş olan Ahmed Şemseddîn ibni Kemâl efendinin “rahime-hullahü teâlâ”[1] (Kırk hadîs) kitâbının türkçe tercemesi, hicretin (1316) senesinde İstanbulda basılmışdır. Bu kitâbında diyor ki:
İzâ tehayyertüm fil-umûr,
feste’înû min ehlil-kubûr!
Ya’nî, işlerinizde şaşırdığınız zemân, kabrdekilerden yardım isteyiniz! İnsanın rûhu, bedenine âşıkdır. Ölüp, rûh bedenden ayrılınca bu sevgisi yok olmaz. Rûhun bedene olan bağlılığı ve çekmesi, öldükden sonra yok olmaz. Ölünün kemiğini kırmak ve kabr üzerine basmak, hadîs-i şerîfle, bunun için yasak edilmişdir. Bir kimse, bir Velînin “rahime-hullahü teâlâ” kabrini ziyâret edince, ikisinin rûhu buluşurlar. Çok fâide hâsıl olur. Kabr ziyâretine izn verilmiş olması, bu fâidenin hâsıl olması içindir.
—
[1] Ahmed ibni Kemâl 940 [m. 1534] de İstanbulda vefât etdi.