Bundan başka, gizli fâideleri de yok değildir. [İbni Âbidîn “rahime-hullahü teâlâ”, (Redd-ül-muhtâr) kitâbının önsözünde diyor ki, imâm-ı Muhammed Şâfi’î, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfeye “rahime-hümullahü teâlâ” karşı çok edebli, saygılı idi. (Ebû Hanîfe ile bereketleniyorum. Kabri yanına gidiyorum. Güç bir süâl karşısında kaldığım zemân, kabri yanında iki rek’at nemâz kılıp, Allahü teâlâya düâ ediyorum. Cevâbı hemen hâtırıma geliyor) buyurmuşdur.] Kabrdekinin rûhu ile ziyâretcinin rûhu, birer ayna gibidir. Işıkları birbirlerine aks eder. Ziyâret eden, kabre bakıp, Allahü teâlânın kazâsına râzı olup, rûhu bunu duyunca, ilmi ve ahlâkı feyzlenir. Bu feyz, kabrdekinin rûhuna aks eder. Meyyitin rûhuna, cenâb-ı Hakdan gelmiş olan ilm ve feyzler de, ziyâret edenin rûhuna aks eder. Şâfi’î âlimlerinden Alâüddîn Alî bin İsmâ’îl Konevî “rahime-hullahü teâlâ,[1] (El-a’lâm fî-Hayât-il-enbiyâ aleyhimüssalâtü vesselâm) kitâbında diyor ki, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” ve bütün müslimânların rûhları, kabrlerine ve anıldıkları yerlere inerler. Rûhların, kabrleri ile bağlılıkları vardır. Bunun için, kabr ziyâreti müstehabdır. Kendilerine verilen selâmı işitirler ve cevâb verirler. Hâfız, ya’nî hadîs âlimi Abdülhak Eşbilî “rahime-hullahü teâlâ” (Akîbet) kitâbında diyor ki, hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, tanıdığı bir mü’min kardeşinin kabrine gelip, ona selâm verince, meyyit onu tanır ve selâmına cevâb verir)buyuruldu. Fahreddîn Gazanfer Tebrîzî diyor ki, birşeyi çok düşünür, hiç anlıyamazdım. Hoca Tâceddîn-i Tebrîzînin “rahime-hullahü teâlâ” kabri başında oturup düşündüm. Anladım. Ba’zı âlimler, (İşlerinizde şaşırdığınız zemân, kabrdekilerden yardım isteyiniz) hadîs-i şerîfindeki (kabrde olanlar), (Ölmeden önce ölünüz!) emrine uyarak, tesavvuf yolunda yükselmiş olan Evliyâdır dediler. Ahmed ibni Kemâl efendinin yazısı temâm oldu. [İbni Âbidîn, 1252 [m. 1836] de Şâmda, Abdülhak Eşbîlî Mâlikî, 582 [m. 1187] de vefât etmişlerdir.]
Bu hadîs-i şerîfin açıklanması, (El-Besâir li-münkir-it-tevessül-i bi-ehl-il-mekâbir)kitâbında yazılıdır. Bu kitâb arabî olup, İstanbulda 1395 [m. 1975] de, ofset baskısı yapılmışdır.
(Münâfıklar, hak söyliyerek, müslimânları aldatırlar!) hadîs-i şerîfi de, bu kitâbın müellifini haber veriyor. Kitâba, âyet-i kerîmeleri ve hadîs-i şerîfleri ve Ehl-i sünnet âlimlerinin hak sözlerini doldurup, aralarına sapık inançları serpişdirmiş. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” kabrdekilerden yardım isteyiniz buyuruyor. Bu ise, böyle yapanlara müşrik diyor. Bu hadîs-i şerîfi yasak ediyor. Resûlullahın emrine şirk diyor.
—
[1] Alî Konevî 729 [m. 1328] de vefât etdi.