384

Mürşid ya’nî Rehber, insanı Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşduran vâsıtadır. Talebe rehberini ne kadar çok severse, Onun kalbinden feyz alması da, o kadar çok olur. Mürşid vesîledir, Resûlullahın mubârek kalbinden çıkıp, mürşidlerinin kalbleri vâsıtası ile, kendi kalbine gelen feyzleri neşr eden bir vâsıtadır. Maksad, Allahü teâlâdır. Mürşid-i kâmil, emme basma tulumba gibidir. Kalb makâmına inmiş olup, kendi mürşidinden aldığı feyzleri, ma’rifetleri, talebesine ulaşdırır. Rehberini inciten veyâ inanmıyan, hidâyete kavuşamaz. [Bunun için vehhâbîler, Allahü teâlânın feyzlerinden, ma’rifetlerinden mahrûmdurlar.] Rehberini incitenden kalbin kırılmazsa, köpek senden dahâ iyidir, buyurmuşlardır. Rehberine inanmakda, güvenmekde sarsıntı olursa, feyz alamaz. Bu sarsıntının ilâcı yokdur. Rehberden feyz almak için teveccüh olmaksızın, yalnız onu sevmek yetişir. Rehber ile bulunanların, îmânları kuvvetlenir. İslâmiyyete uymak isteği hâsıl olur. Rehberin sözleri, hâlleri, hareketleri, ibâdetleri hep islâmiyyete uygundur. Ona uyan, onu dinliyen, Resûlullaha uymuş olur. Böyle olmıyan kimse, rehber olamaz.

[Doğru yolda olmayıp, sözde rehber geçinenler, talebesini doğru yoldan sapdırır. Zararlı olurlar.]

Tesavvuf, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” izinde bulunmakdır. İnsanların yaratılışlarına göre, ayrı yollar hâsıl olmuşdur. Tesavvuf, ihlâsı artdırmak içindir. Tesavvuf yolunda Rehber lâzımdır. Rehber, oniki imâm ve Abdülkâdir-i Geylânî ve bunlar gibi olanlardır “rahime-hümullahü teâlâ”.

Allahü teâlâya kavuşduran yol ikidir: Nübüvvet yolu, Vilâyet yolu. Nübüvvet yolunda rehber lâzım değildir. Bu yol asla kavuşdurur. Vilâyet yolunda rehber lâzımdır. Nübüvvet yolunda, fenâ, bekâ, cezbe ve sülûk gibi şeyler yokdur. Vilâyet yolunda ilerlemek için herşeyi [dünyâyı ve âhıreti] unutmak lâzımdır. Gönlün bunlara bağlı olmaması lâzımdır. Nübüvvet yolunda âhıreti unutmak lâzım değildir. Tesavvuf, îmânı kuvvetlendirmek ve islâmiyyete uymakda kolaylık duymak içindir. Tarîkat ve hakîkat, islâmiyyetin hizmetcileridir. Tarîkat, mahlûkları yok bilmekdir. Hakîkat, Allahü teâlâyı var bilmekdir. Birincisi, herkesden kaçıp, bir yere kapanmak demek değildir. Emr-i ma’rûf, nehy-i münker, cihâd ve sünnetlere uymakdır.(Mektûbât)dan terceme burada temâm oldu.

Hiçbir islâm âlimi “rahime-hümullahü teâlâ” benim kerâmetim var, dilediklerinize kavuşdururum dememişdir. Kerâmetlerini örtmeğe çalışmışlardır.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.