(Mağfirete kavuşduran sebeblerden biri, aç olan müslimânı doyurmakdır) ve (Biz müşrikden yardım istemeyiz) ve (İlm öğretmek, büyük günâhların afvına sebebdir) ve(Her hastalığın ilâcı vardır) ve (Hâfızasını kuvvetlendirmek istiyen, bal yisin!) ve (Şerâb içmek kötülüklere sebebdir) buyuruluyor. Hadîs-i şerîfler, Allahü teâlânın, herşeyi sebebler ile yaratdığını göstermekdedir. Allahü teâlâ, Kehf sûresinde, (Zülkarneyne herşeyin sebebini öğretdim) buyurdu.
Mukaddemede bildirdiğimiz gibi, cânlı, cânsız, yakın, uzak, herşey, bir olaya, bir reaksiyona sebebdirler. Cansızların ve hayvanların bir kimseye fâideli sebeb olmaları için, o kimsenin bunları akla uygun olarak kullanması lâzımdır. İnsanın birşeye sebeb olması için, önce sebeb olmağı kabûl etmesi, sonra bir iş yapması veyâ düâ etmesi lâzımdır. İnsanın birşeye sebeb olmağı kabûl etmesi de, buna lüzûm olduğunu kendiliğinden anlaması ile veyâ kendisinden taleb edilmesi ile olur. Kitâbın yazarı, cânsızların ve hayvanların, Allahü teâlânın yaratmasına sebeb olacaklarına, Ehl-i sünnet olan müslimânlar gibi inanıyor. Bu sebeblere yapışmağa şirk demiyor. Bu sebeblerden beklenen şeyleri Allahü teâlânın yaratacağına inanıyor. Diri ve yanında bulunan insanın yardım talebini işitdiği zemân, bunun düâ ile yardım edeceğine de inanıyor. Uzakda olanın ve ölülerin ise, hem işitmelerine, hem de düâ ile yardım edeceklerine inanmıyor.
Görülüyor ki, vehhâbî yazar, Ehl-i sünnet gibi, sebeblerin yaratıcı olmadıklarına inanmakdadır. Böylece müşrik olmakdan kurtulmakdadır. Fekat uzakda bulunanın ve ölünün duyduklarına ve ölünün düâ edeceğine ve düâlarının kabûl olacağına inanmadığı için, Ehl-i sünnetden ayrılıyor. Ehl-i sünnete, bunlara inandıkları için müşrik diyor. Uzakda olanların ve ölülerin işitdiklerini ve sâlihlerin düâlarının kabûl olacağını yirmidördüncü maddede isbât etdik. Hadîs-i şerîflerde, (Din kardeşine arkasından yapılan düâ red olmaz) ve(Mazlûmun düâsı kabûl olur) ve (Ümmetimin günâh işlemiyen gençlerinin düâları kabûl olur) ve (Babanın oğluna düâsı, Peygamberin ümmetine düâsı gibidir) ve (Düâ belâyı def’ eder) buyuruldu. Yukarıdaki hadîs-i şerîflerin hepsi, (Künûz-üddekâık)kitâbından alındı.
(Tenbîh-ül-gâfilîn) kitâbındaki hadîs-i şerîflerde, (Bir müslimân düâ edince, elbet kabûl olur) ve (Bir lokma harâm yiyenin kırk gün düâsı kabûl olmaz) buyuruldu. (Bostan)daki hadîs-i şerîfde, (Bismillâhillezî lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil erdı ve lâ fissemâi ve huves-semî’ul alîm düâsını sabâh, üç kerre okuyan kimse, akşama kadar, akşam okuyan da, sabâha kadar belâdan kurtulur) buyuruldu.