Şimdi, Müctehid âlimlere sormak, dört mezheb imâmlarına sormak demek olduğunu açıklıyalım! Dört imâmı taklîd etmenin birinci vesîkası: Eshâb-ı kirâmın asrından ve ondan sonraki asrdan, bu zemâna kadar, bütün müslimânlar, bu dört imâmı taklîd etmişler. Bunlara itâ’at etmekde icmâ’ hâsıl olmuşdur. (Ümmetim dalâlet olan birşeyde icmâ’ yapmaz!) ve(Allahü teâlânın rızâsı, icmâ’dadır. Cemâ’atden ayrılan, Cehenneme gider) hadîs-i şerîfleri, bu icmâ’ın sahîh olduğunu açıkca göstermekdedir.
Dört imâmı “rahime-hümullahü teâlâ” taklîd etmenin vâcib olduğunu gösteren ikinci vesîka, İsrâ sûresinin yetmişbirinci âyetidir. Bu âyet-i kerîmede, (O gün, her fırkayı imâmları ile çağırırız!) buyurulmakdadır. Kâdî Beydâvî “rahime-hullahü teâlâ”, bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde, (Her ümmeti kendilerine reîs yapdıkları Peygamberleri ve dinde uydukları kimselerin ismleri ile çağırırız) dedi. (Medârik)de de böyle yazılıdır. (Me’âlim-üt-tenzîl)tefsîrinde (İbni Abbâs, kendilerini dalâlete veyâ hidâyete sürükliyen devlet reîsleri ile çağrılır dedi. Sa’îd bin Müseyyib[1] ise, her kavm, kendilerini hayra ve şerre sürükliyen reîslerinin yanına toplanırlar dedi) demekdedir. Tefsîr-i Hüseynîde ve (Rûh-ul-beyân)da (Mezhebinin imâmı ile çağrılırlar. Meselâ, yâ Şâfi’î yâhud yâ Hanefî denilir) demekdedir. Bundan anlaşılıyor ki, kâmil ve mükemmil olan imâmlar kendilerine tâbi’ olanlara şefâ’at edeceklerdir. (Mîzân)da diyor ki, şeyh-ul-islâm İbrâhîm-ül-Lâkânî vefât edince, ba’zı sâlihler, bunu rü’yâda görüp, Allahü teâlâ sana ne yapdı dediler. (Süâl melekleri beni oturtunca, imâm-ı Mâlik gelip böyle bir kimseye, Allahü teâlâya ve Resûlüne îmândan sorulur mu? Bunu bırakınız dedi. Beni bırakdılar) cevâbını verdi. [İbrâhîm ibn-ül-Lâkânî, mâlikî kelâm âlimi olup, 1041 [m. 1632] de vefât etmişdir.] Yine (Mîzân) kitâbında, (Tesavvuf büyükleri ve fıkh âlimleri, kendilerine tâbi’ olanlara şefâ’at ederler. Rûh teslîm ederken ve kabrde Münker ve Nekîr süâl ederken ve Haşrda, Neşrde, Hesâbda, Sırâtda yanında bulunurlar. Onu unutmazlar. Tesavvuf büyükleri, kendilerine tâbi’ olanları, bütün korkulu yerlerde kollayınca, müctehid imâmlar korumaz olurlar mı? Bunlar, mezheb imâmlarıdır. Bu ümmetin bekçileridirler. Sevin ey kardeşim! Dört mezheb imâmlarından dilediğini taklîd et de se’âdete kavuş!). Görülüyor ki, kıyâmet günü, herkes mezheb imâmının ismi ile çağrılacakdır. İmâm, kendisini taklîd edene, şefâ’at edecekdir. Dört mezheb imâmlarının herbiri böyle yüksek idi. Allahü teâlâ, Lokman sûresinin onbeşinci âyetinde, (Bana inâbet edenin yoluna tâbi’ ol!) buyurdu.
—
[1] Sa’îd bin Müseyyib 91 [m. 710] da Medînede vefât etdi.