Hem ibâdet yapacağız, hem de ibâdetdeki kusûrlarımıza istigfâr edip, kabûl olması için ağlayarak, sızlayarak yalvaracağız. Bu istigfâr ve yalvarmak, belki kabûl olmasına sebeb olur. Biz kuluz. Kulluk vazîfemizi yapmağa mecbûruz. Şeytân la’în, kulluk vazîfemizi yapdırmamak için, bizi aldatmağa çalışıyor.
Size karşı olan teveccüh ve sevgimizi soruyorsunuz. Bunu bildirmeğe hâcet var mı? Sizin bize olan sevginiz, bizim size olan sevgimizin eseridir, netîcesidir. Ağaçda hâsıl olan çiçekler, meyveler, hep gövdeden gelmekdedir. Bu kâide her zemân böyle gelmişdir. Mâide sûresinin ellidördüncü âyetinde meâlen, (Onları severim. Onlar da beni severler) ve yüzondokuzuncu âyetinde meâlen, (Allah onlardan râzıdır. Onlar da Allahdan râzıdırlar)buyuruldu. Kendi muhabbetini ve rızâsını, onlarınkinden önce bildirdi.
Mezhebsiz kimse kendi, doğru yolu bulamaz,
etse herkesi taklid, bu da, doğru olamaz!
dinde âlim olmıyan, bir müctehid olamaz,
Rahmetini umarım, yoksa da, isti’dâdım,
sana güçlük mü var ey, keremi bol Allahım!
Rahmetin mücrîmedir, kusûrum pek çok benim,
edemem cürmüm inkâr, hâlim ma’lûmun Senin,
yüz karasıyle geldim, sürüyerek zincirim,
Rahmetini umarım, yoksa da, isti’dâdım,
sana güçlük mü var ey, keremi bol Allahım!
Yanılmış şimdi herkes, muhakkak ki hak Sensin,
gayrı yok, ibâdete yalnız müstehak Sensin!
abd-i âciz ne yapar, kâdir-i mutlak Sensin!
Rahmetini umarım, yoksa da, isti’dâdım,
sana güçlük mü var ey, keremi bol Allahım!
Kâdî-zâde Ahmed efendi “rahime-hullahü teâlâ” 1197 [m. 1783] de vefât etmişdir. Türkçe(Ferâid-ül-fevâid) ismindeki (Âmentü şerhi) kitâbında diyor ki, bir insan hayrlı bir iş yapıp, sevâbını her hangi bir mevtâya hediyye ederse, ona gider. İmâm-ı Taberânî “rahime-hullahü teâlâ”, (Evsat) kitâbında bildirdi ki, Enes bin Mâlik “radıyallahü anh” buyurdu ki, Resûlullahdan “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” işitdim: (Bir kimse, tanıdığı bir meyyit için sadaka verse, Cebrâîl “aleyhisselâm” bu sadakanın sevâbını nûrdan tabak içinde ona götürür ve (Ey kabr sâhibi! Bu hediyyeyi senin ahbâbın gönderdi, bunu al!) der.