Süleymân aleyhisselâm bunlara imâm olur. Bunlara da, Eshâb-ı yemîne ulaşmalarını emr buyurur.
Hadîs-i şerîfde bildirildi ki, dört şey, dört şeye şehâdet etmelerini taleb ederler. Malları ile, mevki’leri ile müslimânlara eziyyet edenlere nidâ olunur ki, (Sizi Allahü teâlâya ibâdetden ne mal meşgûl etdi?). Onlar der ki: (Allahü teâlâ bize mülk ve rütbe verdi. Bizi onlar, Allahü teâlânın hakkını yerine getirmekden men’ eyledi). Yine onlara (Mal mülk cihetinden siz mi büyüksünüz, yoksa Süleymân aleyhisselâm mı büyükdür?) denir. Onlar (Süleymân aleyhisselâm büyükdür) derler. (Öyle ise, onu benim için ibâdet etmekden, o mal mülk men’ etmedi de sizi mi men’ etdi) buyurur.
Bundan sonra, (Ehl-i belâ nerededir?) denilir. Onlar da getirilir. Onlara denilir ki: (Sizi Allahü teâlâya ibâdetden men’ eden şey nedir?) Onlar da derler ki: (Allahü teâlâ, bizi dünyâda derdlere, sıkıntılara mübtelâ kıldı. Onun için zikrinden ve hakkıyle ibâdetden mahrûm olduk). Onlara denilir ki:(Belâ cihetinden size gelen belâ mı, yoksa Eyyûba aleyhisselâm gelen belâ mı çok idi?). Onlar (Eyyûb aleyhisselâma gelen çok idi) derler. (Öyle ise, Onu Allahü teâlânın zikrinden ve Onun dînini kullarına yaymakdan ve hakkını ikâmeden belâ men’ etmedi de sizi mi etdi) denir.
Bundan sonra (Gençler ve memlûkler ya’nî köle ve câriyeler nerededir?) derler. Onlar da, Allahü teâlânın huzûruna getirilir. Onlara denilir ki; (Sizi Allahü teâlâya ibâdetden men’ eden şey nedir?). Onlar da, (Allahü teâlâ bize cemâl ve güzellik verdi. Onunla aldandık, gençlik zevklerine daldık. Gençlik bizde hep kalacak sandık. Allahü teâlânın dînini öğrenmedik. Hakkını yerine getiremedik) derler. Memlûkler de (Kölelik ve câriyelik ve beğlere kulluk etdik. Dünyâ büyüklerine tapındık. Din câhili kaldık. Aldandık. Yâ Rabbî, Senin hakkını yerine getirmekden mahrûm olduk) derler. Onlara hitâben denilir ki; (Siz mi, yoksa Yûsüf aleyhisselâm mı dahâ güzel idi?) Onlar (Yûsüf aleyhisselâm idi) derler. (Öyle ise, hazret-i Yûsüfü, kul itâ’atinde iken hakkullahı ikâme etmekden hiç birşey men’ etmedi de sizi mi etdi) denir.
Bundan sonra (Çalışmıyan, tenbel, fukarâ nerededir?) diye nidâ olunur. Onlar da götürülür. Onlara da, (Sizi Allahü teâlâya kulluk vazîfesini yapmakdan men’ eden nedir?) denilir. Onlar (İş yapmadık. San’at öğrenmedik. [Kahvelerde, sinemalarda, maçlarda vakt geçirdik.] Allahü teâlâ da, bizi dünyâda fakîrlik ile mübtelâ kıldı.