384

Bu bilgilerin herbirini araşdırmak ve anlamak lâzım değildir. Mu’tezile fırkası, herbirini anlayıp inanmak lâzımdır dedi. Aynî “rahime-hullahü teâlâ”,[1] Buhârî şerhinde diyor ki, Muhakkıkîn, ya’nî en derin âlimler, meselâ Ebül-Hasen Eş’arî,[2] kâdî Abdül-Cebbâr Hemedânî Mu’tezilî, üstâd Ebül-İshâk İbrâhîm İsferâinî ve Hüseyn bin Fadl ve dahâ birçokları, (Îmân, açıkça bildirilmiş olan şeylere yalnız kalb ile inanmakdır. Dil ile söylemek ve ibâdetleri yapmak îmân değildir) dediler. Sa’deddîn-i Teftâzânî “rahime-hullahü teâlâ” de(Şerh-i akâid) kitâbında böyle söyliyor ve Şems-ül-eimme ve Fahr-ul-islâm Alî Pezdevî “rahime-hümullahü teâlâ” gibi âlimlerin dil ile ikrâr etmenin de lâzım olduğunu söylediklerini bildiriyor. Kalbdeki îmânı dil ile söylemek, müslimânların, birbirlerini tanımaları için lâzımdır. Söylemiyen de mü’mindir. Ameller, ibâdetler, îmândan parça değildir. Âlimlerin çoğu, meselâ imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahime-hullahü teâlâ” böyle buyurdular. Evet, imâm–ı Alî “radıyallahü anh” ve imâm-ı Şâfi’î “rahimehullahü teâlâ” îmân inanmak ve söylemek ve ibâdetleri yapmakdır dediler. Bu sözleri, kâmil olan, olgun olan îmânı bildirmekdedir. Kalbinde îmân olduğunu söyliyen kimsenin mü’min olduğu sözbirliği ile bildirilmişdir. Rükneddîn Ebû Bekr Muhammed Kirmânî “rahime-hullahü teâlâ” Buhârî şerhinde diyor ki, ibâdetler îmândan sayılınca, îmân azalır ve çoğalır. Fekat, kalbdeki îmân azalmaz ve çoğalmaz. Azalan, çoğalan bir inanış îmân olmaz. Şek olur, şübhe olur. İmâm-ı Muhyiddîn Yahyâ Nevevî “rahime-hullahü teâlâ” inanılacak şeyleri inceliyerek, sebeblerini anlamakla îmânın kendisi de artar. Ebû Bekr-i Sıddîkın “radıyallahü teâlâ anh” îmânı ile, herhangi bir kimsenin îmânı bir değildir dedi. Bu söz, îmânın kuvvetli ve za’îf olmasını göstermekdedir. Îmânın kendisi azalır ve çoğalır demek değildir. Hasta insanla, sağlam insanın kuvvetlerinin bir olmaması gibidir. Her ikisinin de insanlığı birdir. İnsanlıklarında azlık çokluk yokdur. Îmânın azlığını çokluğunu bildiren âyet-i kerîmeleri ve hadîs-i şerîfleri, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahime-hullahü teâlâ” şöyle açıklamakdadır: Eshâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” îmâna gelince, herşeye topluca inanmışdı. Sonra, zemân zemân birçok şeyler farz oldu. Bunlara birer birer inandılar. Îmânları böylece, zemânla çoğaldı. Bu hâl, yalnız Eshâb-ı kirâm içindir. Sonra gelen müslimânlar için, îmânın böyle artması düşünülemez buyurdu.

[1] Mahmûd Aynî 855 [m. 1451] de vefât etdi.

[2] Ebül-Hasen Alî Eş’arî 330 [m. 941] de vefât etdi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.