384

Allahü teâlânın sevdiklerini sevmek lâzımdır ve îmânın alâmetidir. İbâdetlerin en üstünü olduğu bildirilen (hubb-i fillah ve buğd-ı fillah) da bu demekdir. Kâfirler, müşrikler, Allahü teâlâyı sevmiyor. Başka şeyleri seviyor. Müslimânlar, Allahü teâlâyı sevdikleri için, Onun sevdiği Peygamberi “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Evliyâyı “rahime-hümullahü teâlâ” seviyorlar. Vehhâbî kitâbı, bu iki sevgiyi birbirine karışdırıyor. Birincisinin kötü olduğunu bildiren âyet-i kerîmeleri, ikinci sevgiye de yaymağa kalkışıyor.

Yetmişiki (Bid’at) fırkasından biri olan (Hâricî)lerden bir kısmı ve (Vehhâbî)ler, Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere karşı gelmiyor. Fekat, ma’nâları açık ve kesin olmayıp, kapalı ve şübheli olan nassları yanlış te’vîl ederek, bunlardan yanlış ma’nâ anlıyarak, farzları yapmak ve harâmlardan sakınmak, îmânın parçasıdır diyorlar. (Mü’min olmak için, hem îmânın altı şartına inanmak, hem de, islâmiyyete uymak lâzımdır. Bir farzı yapmıyan veyâ bir harâm işliyen kâfir olur) diyorlar. Bunun için, müslimânlara kâfir damgasını basıyorlar. Hâlbuki, farzların farz olduklarına ve harâmların harâm olduğuna inanmak, îmândır. İnanmamak başkadır. İnanıp da yapmamak başkadır. Bunlar, bu ikisini birbiri ile karışdırdıkları için, Ehl-i sünnetden ayrılıyorlar. Fekat, böyle inandıkları için, kâfir olmazlar. Bid’at ehli, sapık oluyorlar. Fekat, ibâdet yapmıyan, bir harâm işliyen müslimânlara, nassları te’vîl etmeksizin kâfir diyenler kâfir olmakdadır. Hadîs-i şerîfde, (Bid’at sâhibini beğenmiyenin kalbini, Allahü teâlâ, îmân ile doldurur. Bid’at sâhibini kötüliyeni, Allahü teâlâ, kıyâmet gününün korkusundan korur) buyuruldu.

3 -Kitâbın doksansekizinci ve yüzdördüncü sahîfelerinde, Allahü teâlâdan başka şeylere tapınanların, onları vesîle yapanların müşrik olduklarını bildiren âyet-i kerîmeleri yazarak:(Peygamberlerden ve sâlih kullardan ölmüş veyâ uzakda olanlardan herhangi bir sözle yardım istiyenler, bu âyetlere göre müşrik olur) diyor.

Biz müslimânlar, Evliyânın “rahime-hümullahü teâlâ” kendiliklerinden birşey yapacaklarına inanmayız. Allahü teâlâ, onları çok sevdiği için, onların düâ ve hâtırı ile yaratacağına inanırız. Kullara tapınmak demek, onların sözlerine uyarak, islâmiyyetin dışına çıkmak, onların sözlerini, kitâb ve sünnetden üstün tutmak demekdir. İslâmiyyeti emr edenlere uymak, böyle değildir. Buna uymak, islâmiyyete uymak demekdir. Hayber gazâsında, hazret-i Alînin “radıyallahü teâlâ anh” gözü ağrıyordu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, mubârek tükrüğünü onun gözlerine sürdü ve düâ eyledi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.