384

Tesavvufcu kılığına girmiş bozuk kimseleri de tesavvufcu sanarak, tesavvuf büyüklerini de bunlar gibi sanır. Bu yüzden, tesavvuf büyüklerini de kötülemeğe kalkışır. Müslimânlar doğruyu iğriden ayırabilmeli, tesavvuf büyüklerine dil uzatmamalıdır.

Tesavvuf bilgilerinin mütehassısı, zemânının büyük âlimi, Evliyânın önderi, imâm-ı Muhammed Ma’sûm Fârûkî “rahmetullahi aleyh”[1] (Mektûbât) kitâbının ikinci cildi ellidokuzuncu mektûbunda buyuruyor ki:

Sûrî ve ma’nevî kemâlâtın hepsi, Muhammed Resûlullahdan “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” alınmışdır. Sûrî olan emrler, yasaklar, mezheb imâmlarımızın kitâbları ile bizlere gelmişdir. Kalbin, rûhun gizli bilgileri de, tesavvuf büyükleri[nin kalbleri] yolu ile gelmişdir. Ebû Hüreyrenin “radıyallahü anh”, (Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” iki kap doldurdum. Birisini sizlere açıkladım. İkincisini açıklamış olsam, beni öldürürsünüz) buyurduğu, Buhârîde yazılıdır. Yine Buhârî bildiriyor ki, Ömer “radıyallahü anh” vefât edince, oğlu Abdüllah “radıyallahü teâlâ anh”, ilmin onda dokuzu öldü, dedi. Yanında bulunanların, bu söze şaşdıklarını görünce, Allahı tanımak ilmini söyledim. Fıkh bilgilerini söylemek istemedim dedi. Tesavvuf yollarının hepsi, Resûlullahdan “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” gelmekdedir. Tesavvuf büyükleri, her asrda bulunmuş olan rehberleri vâsıtası ile, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek kalbinden saçılan ma’rifetlere kavuşmuşlardır. Tesavvuf ne yehûdîlerin, ne de tesavvufcuların uydurması değildir. Evet, tesavvuf yolunda hâsıl olan şeyleri bildiren, (fenâ, bekâ, cezbe, sülûk, seyr-i ilallah) gibi ismler, tesavvuf büyükleri tarafından konulmuşdur. (Nefehât) kitâbında diyor ki, (fenâ) ve(bekâ) kelimelerini ilk söyliyen Ebû Sa’îd-il-harrâz “rahmetullahi teâlâ aleyh”[2] olmuşdur. Tesavvuf ma’rifetleri Resûlullahdan “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” gelmekdedir. Bunların ismleri sonradan konulmuşdur. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Peygamber olduğu bildirilmeden önce, kalb ile zikr etmekde olduğunu, kitâblar yazmakdadır. Allahü teâlâya teveccüh, nefy ve isbât ve murâkaba, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” zemânında da vardı. Eshâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” zemânında da vardı. Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” böyle ismler işitilmedi ise de, çok zemân konuşmaması, bu hâllerinin bulunduğunu göstermekdedir.

[1] Muhammed Ma’sûm 1079 [m. 1668] de Serhendde vefât etdi.

[2] Ebû Sa’îd Ahmed Harrâz 277 [m. 890] da Bağdâdda vefât etdi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.