● Talha ve Zübeyr “radıyallahü anhümâ”, Cemel günü onüçbin âdem ile katl olunmuşlardır. Aşere-i mübeşşeredendirler. 1/251. [Mektûbât Tercemesi: 308.]
● Talha ve Zübeyr, Fârûkun “radıyallahü anhüm” vasıyyetinde, hilâfeti rızâları ile terk eylediler. 2/36. [Eshâb-ı Kirâm: 222.]
– Z –
● Zâhirin gafleti, doğru niyyet ile olursa, zikrdir. 1/295. [Mektûbât Tercemesi: 473.]
● Zâhir nisbeti [yakınlığı] bâtına te’sîr eder. Tevbe ve istigfâr etmelidir. 2/32. [Se’âdet-i Ebediyye: 427.]
● Zıll-ı şey [bir şeyin zıllı], şey’in ikinci, üçüncü….. sonraki mertebelerde görünmesidir. 3/89.
● Zıl kendini asl olarak gösterip [takdim edip], sâliki kendine bağlar. 3/122.
● Zıl demek, Allahü teâlânın varlığının aşağı mertebelerde görülmesidir. Her mertebede, Allahü teâlâya vücûd denilebilir. Fekat mevcûd denilemez. Bununla berâber, Allahü teâlâ vücûd değildir. 1/234. [Mektûbât Tercemesi: 286.]
● Zıllin aslı, Allahü teâlânın ismlerinden bir ismdir. O ismin aslı, aslın aslıdır ki, i’tibârîdir. 3/118.
● Zıl dâiresinin üstü, cehl ve hayretdir. 2/58. [Se’âdet-i Ebediyye: 79.]
● Zıll-ı ilâhî mevcûd değildir. Hiçbir mahlûk Hâlıkın zıllı değildir. 3/122.
● Zıl olmak ve mazhar olmak bakımından varlıklar çokdur. Varlık bir olup, başkaları evhâm ve hayâldir demek yanlışdır. Eski yunan felsefecilerinden sofistâilerin sözüdür. 1/125. [Mektûbât Tercemesi: 170.]
● Zulm, şeyi asl yerinden başka yere koymakdır. [Hakkı başka yere vermekdir.]. 3/24.[Hak Sözün Vesîkaları: 265.]