● Ervâh-ı mükemmel [olgun kimselerin rûhları, Evliyâ rûhları], bedenleri ile görünürler ki, bu, tenâsuh (rûhun diğer bedene geçmesi demek) değildir. 2/58 [Se’âdet-i Ebediyye: 79.]
● Üserâ-i Bedrin [Bedr esîrlerinin] katline Fârûk “radıyallahü anh” hükm etmişdi. [Esîrler bırakdırıldıkdan sonra] Vahy, Fârûkun “radıyallahü anh” re’yine muvâfık geldi. 2/96 [Se’âdet-i Ebediyye: 505.]
● Esbâb [sebebler] ve vesâil [vesîleler] cimâddır. [Cansızdırlar.] Kendileri gibi bir gayri de te’sîr ederek onu meydâna getiremezler. Onların ötesinde bir kâdir vardır ki, anı buyurur. Akllılar, cimâdda gördükleri fi’lden, fâil [yapan] ve muharrik [hareket etdirici] den haberdâr olur. Cimâdın fi’li, akllılar indinde, fâ’il-i hakîkî fi’line perde olmaz. Belki fâile delîl olur. Aklsızlar, fi’l cimâdâtın işidir, der. 1/266 [Mektûbât Tercemesi: 350.]
● Esbâbın [sebeblerin] te’sîrine râzı olmak lâzımdır. Bu te’sîri de, o sebebin vücûdi gibi, Allahü teâlânın yaratması ile bilmelidir. 1/266 [Mektûbât Tercemesi: 350.]
● Esbâb [sebebler] behânedir. Kudretin örtüsü olmakdan gayri değildir. 3/94
● Hak teâlâ sebebleri kendi yaratmasına örtü ve koruma kılmışdır. 2/44 [Se’âdet-i Ebediyye: 943.]
● İstidrâc, kâfirlere nefslerinin sefâları [cilâlanması] vaktinde, gaybî [fen ve akl dışı] işlerin meydâna gelmesidir. 1/266 [Mektûbât Tercemesi: 350.]
● İsti’dâd [kâbiliyyet], Allahü teâlânın ihsânıdır. 3/104
● İsti’dâdı [kâbiliyyeti] kalb ve rûh mertebesine olan bir kimseyi, tesarruf sâhibi olan pîr, dahâ üst mertebeye ulaşdırmağa kâdirdir. 1/188 [Mektûbât Tercemesi: 225.]
● İsti’dâd başkalarına geçebilir. 1/256 [Mektûbât Tercemesi: 318.]
● “Estagfirullah el’azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüv el-hayyel kayyûme ve etûbü ileyh”. Her tevbeyi ve nemâzları müteâkib okumalıdır. 3/17 [Se’âdet-i Ebediyye: 102.]