● Kerâmet ile istidrâc arasındaki fark. 1/107. [Mektûbât Tercemesi: 191.]
● Kerâmetin çokluğu iki şey üzeredir. Yükselirken çok yükselip, inerken az inmekdir. [Urûcun çok olması, nüzûlün az olması.] 1/216. [Mektûbât Tercemesi: 259.]
● Kerâmet, yakîni kuvvetlendirmek içindir. Yakîn verilmiş [ihsân edilmiş] olan için kerâmete hâcet yokdur. 2/92. [Se’âdet-i Ebediyye: 749.]
● Kürsî-yi ilâhî, âlem-i emrden değildir. Zîrâ arşdadır. Göklerden de değildir. 2/76.[Se’âdet-i Ebediyye: 915.]
● Kerîmlerin keremine behâne [ufak bir sebeb] kâfîdir. 2/90.
● Kesb olunan amellere, a’zâların şâhidliği hakdır. 2/67. [Se’âdet-i Ebediyye: 54.]
● Keşfde hatâ vardır. 1/272. [Mektûbât Tercemesi: 387.]
● Keşf ve ilhâm, başkasına hüccet değildir. Ammâ müctehidin kavli, başkasına hüccetdir. 1/31. [Mektûbât Tercemesi: 52.]
● Kâ’be, zuhûrların ve Arşa olan tecellîlerin üstüdür. 2/72.
● Kâ’be, dıvar, direk ve taşdan ibâret değildir. Bunlar olmasa, yine Kâ’bedir. Ve kendisine doğru secde edilen yerdir. 3/100.
● Kâ’be, sûretâ dünyâdandır. Hakîkatde âhıretdendir. 1/263. [Mektûbât Tercemesi: 346.]
● Kâ’be, Ravda-i mütahharadan efdaldir. 2/72.
● Kâ’benin hakîkati, te’ayyün mertebelerinin üstünde olup, sırf nûrdur. 3/100.
● Kâ’benin hakîkati. 1/263. [Mektûbât Tercemesi: 346.]
● Kâfirleri azîz tutan, müslimânları tahkîr etmiş olur. 1/193. [Mektûbât Tercemesi: 229.]