● Mümkinâtın [yaratılmışların] yaratılmasından maksad, onlara, ni’met vermek ve ihsânda bulunmakdır. Yoksa, onların vâsıtası ile, ismlerin ve sıfatların kemâlâtı hâsıl olmaz. İsmler ve sıfatlar kendi kendine kâmildir. Hiçbir zuhûr ve mazhara [görüntüye ve birşeyde bunları göstermeğe] ihtiyâcları yokdur. Bütün kemâlât Hak teâlâda vardır. Kuvveden fi’le çıkacak değildir ki, onun meydâna gelmesi bir emre bağlı ola. Görmek ve görünmek kendinden kendine olur. Bilen ve bilinen ve söyliyen ve işiten kendidir. Bütün kemâlât, o makâmda nasıldır denilemez, anlaşılamaz. Ünvânı ile ayırd olunurlar. O makâmda, hem icmâl, hem tafsîl vardır. 3/114.
● Mümkinlerin hakîkatleri İmâm-ı Rabbânî indinde, Allahü teâlânın “celle sültânüha” ilminde mufassalan [teferruatlı ve geniş olarak] bilinen yokluklar olup, ilm hânesinde açıklanan, Allahü teâlânın ism ve sıfatları bu yoklukların ba’zısında yansımışdır. 3/50.
● Mümkinât [yaratılanlar], ismlerin ve sıfatların zıllerinin görünüşleridir [aynasıdır]. 1/287 [Mektûbât Tercemesi: 426.]
● Mümkinlerin zıller olması, yolculuk esnâsındaki sâlikler içindir. Kavuşanlar için, zılli ilâhî yokdur. 3/122.
● Mümkinler, Allahü teâlânın ism ve sıfatlarının aynasıdır [yansıtmakdadır]. Allahü teâlânın zâtını göstermezler. 3/89.
● Mümkinler, sıfatın zıllıdir. Şu’ûnların zıllı değildir. 3/26.
● Mümkinler, ismlerin ve sıfatların kemâlâtının, vehm ve his mertebesinde görünmesidir. 2/44. [Se’âdet-i Ebediyye: 943.]
● Mümkinler, Allahü teâlânın ilmindeki hakîkatlerine uygun olarak, dışarıda görülmekdedirler. 1/234. [Mektûbât Tercemesi: 286.]
● Mümkinler, ya’nî mahlûklar, beş latîfenin âlem-i emrdeki asllarının sonuna kadardır. 1/260. [Mektûbât Tercemesi: 326.]