● Nokta-i cevvâlenin dönmesinden fehmde [hayâlde] meydâna gelen dâire, [var kabûl edilen dâire] gibi, aslı yokluk olan bu âlem, var zan olunmakdadır. 2/98. [Se’âdet-i Ebediyye: 930.]
● Nokta-i cevvâle mevcûddur. Hayâlde teşekkül eden dâire hâricde yokdur. Lâkin, his ve vehm mertebesinde var kabûl edilmişdir [var görülmekdedir]. 3/58.
● Nokta-i cevvâleden dâirenin husûli [Dâire şeklinde hızla dönen bir noktadan dâirenin meydâna gelmesi] vehm ve hayâl bakımından nefs-ül-emrîdir. [Yalnız, geçici bir görünüş olmayıp, kalıcı bir varlıkdır.] Lâkin hakîkatde dâire yokdur. Nokta vardır. 2/44. [Se’âdet-i Ebediyye 943.]
● Nakl-i ervâh [rûh nakli] mevcûd değildir. 2/58. [Se’âdet-i Ebediyye: 79.]
● Nemâz dînin direğidir ve müslimân ile kâfirin arasındaki farkı bildirir. 2/67.[Se’âdet-i Ebediyye: 54.]
● Nemâz, bütün ibâdetlerin ve orucun üstü ve efdalidir. 3/17. [Se’âdet-i Ebediyye: 102.]
● Nemâzda otururken, parmağı ile işâret etmek, mu’teber rivâyetde harâmdır. Fetvâ böyledir. 1/312. [Se’âdet-i Ebediyye: 267.]
● Nemâzın âdâbı. 2/87. [Se’âdet-i Ebediyye: 288.]
● Nemâzları evvel vaktinde kılmak lâzımdır. Lâkin, insanlık îcâbı (âcizlik) müstesnâdır. Ve kışın yatsının te’hîri müstehabdır.[●] 3/17. [Se’âdet-i Ebediyye: 102.]
● Nemâzda her tekbîr, o rüknü yapmağa lâyık olmadığını bildirmekdedir. 1/304.[Mektûbât Tercemesi: 487.]
● Nemâzda, erkâna ve şartlara ve sünnetlere ve edeblere riâyet edip, tumânînete ve ta’dîl-i erkâna riâyetde mübâlega oluna. [Aşırı dikkat göstere]. Zîrâ ekserî kimseler, nemâzı zâyi’ edip, elden kaçırıp, ta’dîl-i erkânı yapmamışlardır.