● Eshâb-ı şimâl, erbâb-ı küfr [küfr erbâbı, kâfirler], eshâb-ı yemîn, ehl-i islâm [müslimânlar] ve erbâb-ı vilâyet [vilâyet erbâbı, velîler], sâbıkân bil esâle ise Enbiyâ aleyhimüssalevâtü vesselâmdır. 2/39 [Se’âdet-i Ebediyye: 913.]
● Eshâb-ı Kehf, Allahü teâlânın düşmanlarından, ehl-i inâdın istîlâsı vaktinde, îmân nûru ile hicret eylemeleri dolayısiyle, o dereceyi bulmuşlardır. 2/68 [Se’âdet-i Ebediyye: 398.]
● Asla kavuşmak, ahkâm-ı islâmiyyeye tâbi’ olmak iledir. Aslın aslına kavuşmak vâsıtasız vâki’ olur. 3/118
● Asl, esmâ-i ilâhîden bir ismdir. Aslın aslı, o ismin ismlendirilmişidir ki, i’tibârât-i teâlâdır. 3/118
● Etfâl-i müşrikin [müşriklerin çocukları] ve ehl-i zimmetin çocukları îmândan mes’ûl değildir. Bunlar âhıretde dirildikden ve hakların alınmasından sonra, hayvanlar gibi yok edilirler. 1/259 [Mektûbât Tercemesi: 323.]
● İtmînân-ı kalb [kalbin mutma’inne olması], zikr iledir. 1/257 [Mektûbât Tercemesi: 321.]
● Et’ime [yiyecek] ve eşribe [içecek] de, tâ’atın yapılmasına kuvvet bulmakdan gayri niyyetler münâsib değildir. 1/70 [Mektûbât Tercemesi: 108.]
● İ’tibârât-ı ilâhînin zât üzere aslâ ziyâdeliği mutasavver [düşünülür] değildir. Onların ilmi, ilm-i huzûrîye münâsibdir. 1/260 [Mektûbât Tercemesi: 326.]
● İ’tibârât-ı ilâhîden herbiri ayn-ı zâtdır. Beheri arasında i’tibâr-ı çûnî yokdur. İ’tibâr-ı bîçûnî kâindir. 3/100
● İ’ânet ve imdâd [yardım ve meded] akrandan olursa naks [noksanlık], huddâmdan [hizmetciden] olursa, kemâldir. 3/94
● İ’tibârâtdan i’tibâr-ı hub [sevgi] ve ba’dehu [sonra] i’tibâr-ı vücûd sebeb-i icâd-ı âlemdirler. 3/122
● İ’tikâd ile amel iki cenâhdır [kanatdır]. 1/237 [Mektûbât Tercemesi: 296.]