418

● Vilâyet-i hâssadan sonra uruc [çıkış] ve nüzûldür [inişdir]. 2/59. [Se’âdet-i Ebediyye: 764.]

● Vilâyet-i Muhammediyye [Muhammed aleyhisselâmın vilâyeti], bütün Peygamberlerin vilâyetlerini hâvîdir [hepsini kaplar]. Onların birinin vilâyetine kavuşmak, bu vilâyet-i hâssanın bir parçasına kavuşmakdır. 1/77. [Mektûbât Tercemesi: 122.]

● Vilâyet-i Muhammedîde, seyrin sonu, şânın zılline kadardır ki, onun ismidir. 1/287.[Mektûbât Tercemesi: 426.]

● Vilâyet-i kübrâ, asla âid yakınlıkda, Hak sübhânehü ve teâlâda seyrdir ki, bu, vilâyet-i Enbiyâ olup, dâimî tecellîdir. 2/3.

● Velînin nüzûlü [aşağı dönmesi] çok olunca, kemâli de çok olur. 1/272. [Mektûbât Tercemesi: 387.]

● Velî, sahâbe mertebesine yetişemez, ulaşamaz. 3/24. [Hak Sözün Vesîkaları: 265.]

● Velî, hiçbir Pergamberin mertebesine varamaz. 1/287. [Mektûbât Tercemesi: 426.]

● Velînin bir bakımdan Nebî üzerine efdal olması mümkindir. Her bakımdan üstünlük Nebî içindir. 2/7.

● Velîlerin mebde-i te’ayyünleri, ayağı altında oldukları Peygamberin mebde’i te’ayyünü olan ismin cüz’iyyâtının cüz’iyyâtıdır [parçalarından bir parçadır]. 3/114.

● Vehm ve hayâl, enfüs ve âfâk dâiresinden çıkmak mümkin değildir. Bunların nihâyeti, zıllin nihâyetine dekdir. Ve bir makâmda ki, zıl olmaya, vehm dahî yokdur. 2/58. [Se’âdet-i Ebediyye: 79.]

● Vehm ve hayâl, sâlikin [tesavvuf yolcusunun] ahvâlini tasvîr ve âşikâr edip [meydâna çıkarıp], ilm erbâbından eder. 2/58. [Se’âdet-i Ebediyye: 79.]

● Vehm, kul ile Rab arasındaki ellibin senelik yolu, az zemânda kat edip, derecât-i vüsûle îsâl eder [kavuşma derecesine kavuşdurur] ve hayâl, dekâık-ı esrâr-ı gaybî [gayb esrârını] kendi aynasında keşf eder. 3/109.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.