● A’yân-ı sâbite, sofiyye indinde ilâhî ismlerin ilmî sûretleridir. İsmlerin kendileri değildir. 3/100
● A’yân-ı sâbite, Muhyiddîn-i Arabî indinde, ilm mertebesindeki kemâllerin tafsîlinden ibâretdir. 1/23. [Mektûbât Tercemesi: 40.]
● A’yân-ı sâbite ta’bîri, şeyh Muhyiddîn-i Arabînin olup, yanlışdır. Zîrâ a’yân hâdisdir. 3/58
● A’yân-ı sâbiteye vücûd ile adem arasında geçişdir, demişlerdir. Zîrâ hem ilm-i ilâhî celle şânühûda mevcûd olan vücûddan, hem hâricde yok olan ademden kendinde renk vardır. 3/67. [Se’âdet-i Ebediyye: 947.]
● İfrât ve tefrîtin ikisi dahî zem edilmişdir. Hak, ortadadır. 2/36. [Eshâb-ı Kirâm: 222.]
● Efdaliyyet [Üstün olmak] sevâbın çokluğu ma’nâsınadır. Fazîletlerin ve menkibelerin çok vukû’ bulması ma’nâsına değildir. 3/122
● İftârda acele etmek ve sahûru gecikdirmek sünnetdir. 1/45 [Mektûbât Tercemesi: 77.]
● Ef’âlin cem’isinde [bütün işlerde] emrlere ve nehylere [yasaklara] riâyet edilince, emr edeni ve yasaklıyanı [unutma gafletinden kurtuluş müyesser olur] ve Hak teâlânın devâmlı zikri hâsıl olur. 2/25. [Se’âdet-i Ebediyye: 747.]
● Ef’âl ve evsâf-ı beşerin [ve beşerin sıfatlarının] cümlesi, Allahü teâlânın mahlûkudur. Mahlûkâtın işleri, Allahü teâlânın işleri değildir. [Kulları da, işlerini de, Allahü teâlâ yaratır. Fekat, kul, işinden kendi mes’ûldür.] 3/120
● Ef’âl-i meşrû’ada [meşrû’ olan işlerde] dahî izn almalıdır, demişlerdir. 1/254[Mektûbât Tercemesi: 317.]
● Eflâtûn Îsâ aleyhisselâma meyl etmedi. Bir şahs ki, ölüleri diriltse [ki Eflâtunun fennine bu aykırıdır.], Onu görüp, hâllerini inceleyip, sonra cevâb vermesi lâzım idi.