O, onu gördükde, vâh, keşki helâk ve hebâ olaydım diye temennî eder. O hâlde alevli ateşe bırakılır. Zîrâ o, dünyâda âhireti inkâr edip, âile ve kabîlesi arasında mâl ve makâm ile mesrûr idi.” (İnşikak Sûresi: 13) va’dine yakalanmıyalar. 4/234.
● Tekebbür harâmdır. 5/106 [Kıyâmet ve Âhıret: 101.]
● Tilâvet-i Kur’ân, Hak teâlâ ile tekellümdür [konuşmakdır]. 6/93.
● Teklîfât-ı islâmiyyeyi [islâmiyyetdeki teklîfleri] inkâr eden, mülhid ve zındıkdır. 5/53.
● Telvîn makâmında, kesret-i vâridât ve televvün-i ahvâl [hâllerin değişmeleri] mevcûddur. 5/28.
● Temkin makâmında, mâsivâyı unutmak ve kalbe gelen hâtırâtı nefy etmek mevcûddur. 5/28.
● Tenâsüh, rûhun bedene teallukundan önce, başka diğer bir cesede te’allukudur ki, böyle inanmak küfrdür. 6/5
● Tevbe, günâhı müte’âkib olursa [hemen günâhdan sonra olursa], üç sâat zarfında ise, deftere yazılmaz. 5/110.[Fâideli Bilgiler: 169, Cevâb Veremedi: 349.]
● Tevbe kapısı açıkdır. Hak teâlâ ra’ûf ve rahîmdir. Kusûr işlemekden kimse hâlî değildir. Ümmîdvâr olalar. 5/12
● Teveccüh muhabbetsiz müessir değil, lâkin muhabbet teveccühsüz müessirdir. 4/33[İslâm Ahlâkı: 557.]
● Teveccühde huzûr ve gaybet [yanında ve uzakda olması] berâberdir. 4/122.
● Teveccüh-i pîr-i kâmil [kâmil pîrin teveccühü], dağ gibi zulmeti ve kederleri, her ne yol ile meydâna gelirler ise gelsinler, sâdık mürîdden def’ eder. 6/121.
● Teveccüh yapılması için, kalb ile yalvarmak lâzımdır. 1/157. [Mektûbât Tercemesi: 192.]
● Teveccüh bir emr-i zâhirdir ki [açık bir işdir ki] beyâna [açıklamağa] ihtiyâcı yokdur. 6/251.