● Teveccüh-i kalb yolu şudur ki, geçmiş günâhlara [kusûrlara] pişmân olup, tevbe-i nasûh edile. Ve üç kerre kelime-i istigfârı söyliyeler. Sonra, göğsün sol tarafında bulunan ve hakîkî kalbin yeri [makâmı] olan kalbi sanavberîye müteveccih olup, Allah lafzı mübârekini tekrar-tekrar söyliyeler ve kalbden söyliyeler. 6/177.
● Tevhîd, Allahü teâlâyı [zâtı kadîm olanı], Allahü teâlâdan gayriden ayrı kılmakdır ki, dereceleri ve mertebeleri vardır. 4/47.
● Tevhîd iki nev’dir. Tevhîd-i avâm; tevhîd-i havâs. Tevhîd-i havâsda, mâsivâya muhabbet ve nefsin adâveti [düşmanlığı] kalmaz. 4/123.
● Tevhîdin tarîkatde ma’nâsı, mâsivâya [mahlûklara] teveccüh ve iltifât etmekden ve başka şeyi görmek ve bilmekden kalbi temizlemekdir. 4/165
● Tevhîd-i şühûdî, mâsivâya şühûd ve şuûru kaldırmakdır ki, tarîkatın şartıdır. 4/150.
● Tevhîd-i vücûdî, nef’i vücûd-i eşyâ olup [eşyânın varlığını kaldırmak olup], tarîkatda şart değildir. 6/73
● Tevhîd, nefs-il-emrde [haddi zâtında] şühûdîdir. Vücûdî değildir. 4/230. [Se’âdet-i Ebediyye: 959.]
● Tevessüt-i ta’âm ve tevessüt-i menâm ve tevessüt-i kelâm lâzımdır. 4/145
● Tevekkül, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” hâlidir. Kesb, Onun sünnetidir. 5/110. [Fâideli Bilgiler: 169, Cevâb Veremedi: 349.]
● Teheccüd ve kıyâm-ı leyl [gece kalkmak], tarîka-i aliyyenin zarûriyyâtındandır. 5/36.[Hak Sözün Vesîkaları: 336.]
– C –
● Câmi’ıyyet-i ârifin ma’nâsı. 4/203.
● Cebriyye mezhebi, kuldan irâde ve ihtiyârı kaldırıp [yok deyip], kulu; işlerin yapılmasında mecbûr bilirler.