● Hakîkat-i Muhammedîye “sallallahü aleyhi ve sellem” berzâh-ı kübrâ [büyük aracı] derler ki, vahdet makâmıdır. Zîrâ Allahü teâlâ ile mahlûklar arasındadır. 6/207
● Hakîkat-i Muhammedî “sallallahü aleyhi ve sellem”, bütün ilâhî şuûnları kendinde toplıyandır. 5/1
● Hakîkat-i Muhammedî “sallallahü aleyhi ve sellem”, te’ayyün-i evveldir. 4/183.
● Hakîkat-i Kâ’be, hakîkat-i Muhammedînin “sallallahü aleyhi ve sellem” fevkidir [üstündedir]. Zîrâ hakîkat-i Muhammedî “sallallahü aleyhi ve sellem”, te’ayyünâtın mertebelerinden dolayıdır. Hakîkat-i Kâ’be te’ayyünâtın mertebelerinin üstündedir. 6/195
● Hakîkat-i Kâ’be, hakîkat-ı Kur’ânın üstündedir. 4/183
● Hakîkat-i Kâ’be, mahlûkların hakîkatleri ile ilâhî hakîkatler arasında geçitdir. 4/24
● Hakîkat-i Kâ’beyi, imâm-ı Rabbânî bir mahalde surâdikât-ı azamet-i kibriyâidir [azamet dereceleridir] buyurmuş, bir mahalde nûr-ı sırf deyip, bir mektûblarında dahî hakîkat-i Ahmediyyedir diye karar vermişdir. Bilcümle bu değişiklikler [farklılıklar] nüzûl esnâsındaki söyledikleridir. 6/130.
● Hakîkat-i Kâ’be-i Rabbânî, hakîkat-i Muhammedî sallallahü aleyhi ve sellemin fevkidir [üstündedir]. Zîrâ hakîkat-ı Kâ’be, Zât-ı teâlânın şânı ile olup, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemin, kulluk makâmının kemâli ve âbidiyyetidir. 5/1
● Hakîkat-i Kur’ânî ve hakîkat-i Kâ’beden her birinin diğeri üzerine üstünlüğünün beyân olunmasının sebebi, kusûrlu olan hâtıra şöyle gelir ki, Kur’ân-ı Mecîd, Hak sübhânehunun sıfatından veyâ şânından dolayıdır. Ve şu’ûn ve sıfatda iki i’tibâr mevcûddur. Birisi i’tibâr-ı te’ayyün ve biri dahî i’tibâr-ı ıtlak ve lâ te’ayyündür [te’ayyün olunmıyandır]. Dolayısiyle bu iki i’tibâra nazarla iki hakîkatden herbirinin diğeri üzerine üstünlüğü ile hükm olunmuş bulunması mümkindir. Bir hükm bir i’tibâr ile ve hükm-i diğer, i’tibâr-ı diğerle oldukda tehâlüf (muhâlif) olmaz. 4/183.