● İnsân-ı kâmil, asla kavuşdukdan sonra, aslın nûrlarının parlaklığından, bir ışık onun kalb aynasında parlatılıp, onu tekrar âleme döndürmek ile nâkısları terbiye etmesi havâle olunur. Bu dönüşde, hem de onu terbiye etmek vardır. 2/12.
● İnsan, âlem-i halk ile âlem-i emrin mecmû’undan (bir araya gelmesinden) ibâretdir. 3/11 [Se’âdet-i Ebediyye: 917.]
● İnsanın kendi murâdını taleb eylemesi, kendi ülûhiyyetini da’vâ eylemesidir. 3/2
● İnsan, murâd-ı ilâhîyi tercîh edip, murâd-ı mevlâdan gayri hiç murâdı kalmamak, vilâyet-i hâssaya bağlıdır (mahsûsdur). 3/27 [Se’âdet-i Ebediyye: 428.]
● İnsanın aslı (zâtı) nefs-i emmâresidir. 3/60
● İnsan öyle bir toplulukdur ki, âlem-i kebîrde yükseklikler ve aşağılıklardan her ne mevcûd ise insanda dahî vardır. Onda âlem-i halk açık, âlem-i emrden ise bir nişân var. İblisin zemm edilen kötü sıfatları kâin (onda mevcûd) ve melek sıfatı dahî sâbitdir. 1/307 [Mektûbât Tercemesi: 492.]
● İnsan bir toplulukdur. İmkân âleminde bulunan herşeyin kendisi, vücûb âleminde bulunanların ise sûreti, insanda bulunur. 1/95 [Mektûbât Tercemesi: 141.]
● İnsan, yedi meşhûr latîfeden mürekkebdir. Her latîfenin ahvâli ve mevâcîdi başkadır. 3/81.
● İnsanın hakîkati o ademdir ki, hakîkat-i nefs-i nâtıkadır. 3/60.
● İnsanda, yerlerde ve göklerde bulunan herşeyden bir zerre vardır. 1/220.[Mektûbât Tercemesi: 266.]
● İnsan medenî olarak yaratılmışdır. Ya’nî, yaşamasında, diğer insanlara muhtâcdır. 2/62 [Se’âdet-i Ebediyye: 746.]
● İnsanın başka şeyleri sevmesi, kendi nefsini sevmesindendir. [Kendi nefsine düşkün olmasındandır.] 1/105 [Mektûbât Tercemesi: 156.]