● Âlem-i halkın yakınlığı asldır. Âlem-i emrin yakınlığı zıllidir. 5/1.
● Âlem-i emrin âlem-i halkdan çok bakımdan üstünlüğü var ise de, umûmî üstünlük âlem-i halkadır. 6/2.
● Âlem-i misâl, âlem-i şehâdet gibi mevcûdâtdandır. Vehm ve hayâlin dışında vardır. 4/182. [İslâm Ahlâkı: 559, Kıyâmet ve Âhıret: 376.]
● Âlem-i misâlde, akldan geçenlerin ve ma’nâların dahî bir sûreti vardır. 4/182. [İslâm Ahlâkı: 559, Kıyâmet ve Âhıret: 376.]
● “Fesâd zemânında ibâdet etmek, bana hicret etmek gibidir.” Hadîs-i şerîf. 6/68, 1/85. [Mektûbât Tercemesi: 135.]
● İbâdetin en iyisi zikrdir. Ve zikrin üstünlüğü, Allahü teâlâda fânî olmakdır. 4/51.[Kıyâmet ve Âhıret: 163.]
● İbâdetde lezzete bağlanmıyalar. İbâdet ederken lezzet hâsıl olur ise, ni’metdir. 4/92.
● İbâdetin kabûl olması, üstünlüğü, ma’rifete bağlıdır. 5/61. [Kıyâmet ve Âhıret: 99.]
● İbâdetin kabûle yakın olanı, kulun varlığı arada olmıyanıdır. 4/187.
● İbâdetden maksad, zahmet ve güçlük çekmekdir ki, nefs ile düşmanlıkdır. 4/92.
● İbâdın kulûbü, [kulların kalbleri], Hak teâlânın tasarrufundadır. Murâdına [isteğine] göre çevirir. 5/121.
● İbâreler ve işâretler, zıllere ve sıfatlara bağlıdır. Aslın zuhûrunda kalmazlar. [Asl zuhr edince, ibâre ve işâretler kalmaz.] 4/144.
● Abdülhâlık Goncdüvânî, silsile-i hâcegânın başıdır. Hızır aleyhisselâmdan ilm almışdır. 5/36. [Se’âdet-i Ebediyye: 512.]