● Azâb-ı kabr [kabr azâbını, kabrde azâb] çekenlerin na’ra ve çığlıklarını, insandan ve cinden başka bütün mahlûkât işitir. 4/182. [İslâm Ahlâkı: 559, Kıyâmet ve Âhıret: 376.]
● Arşın üstü rûhlar âlemidir. Bu âlemde âlem-i emr latîfeleri vardır ki beşdir. 5/135.
● Arşa işâret eylemek, onun kayyumuna [varlıkda tutana] işâretin aynıdır. 4/5.
● Areftü Rabbî bi-cem’il izdâd. [Bütün zıdları cem’ etmesi ile Rabbimi bildim.] 6/181.
● Urûc [yükselmek], Hakka dönmeğe derler. Nüzûl [iniş], halka teveccühe [dönmeğe] derler. Seyr-i ilallah ve seyr-i fillah, urûc ederken olur. Seyr-i anillahı billah ve seyri eşyâ billah, nüzûl yaparken olur. 6/137.
● Urûcda teveccüh Hak teâlâya olup, halk ile münâsebeti yokdur ki, uzlet ehli böyledir. 6/220.
● Uzlete ülfetden ziyâde râgıb olalar. [Uzlete, yalnızlığa, insanlara karışmakdan dahâ çok rağbet etmelidir.] Zâhir ilmlerden de uzak olmamalıdır. 6/50.
● Uzlet, yümünlü ve bereketlidir. Halkın hukûku ve Allah rızâsı için sohbet, uzlete mâni’ değildir. 5/29.
● Aşk-ı ilâhî, bâtının [rûhun] nasîbidir ki, bedende te’sîrleri gözükmez. 5/69.
● Aşkda merhamet yokdur. Katl eder ve diyet isterler [öldürürler, karşılığını isterler]. Ya’nî ibâdeti kaldırmazlar. 4/151.
● Aşk-ı ma’şûk [ma’şûkun aşkı, sevgisi] gizlidir. Âşığın aşkı [sevgisi] ise, açık olup, coşar ve gürler [gürültülüdür]. 4/54.
● Aşk ve derd, insana diğer mahlûkat içinde üstünlük sağlamışdır. 4/114.
● İkâb [cezâlandırma] ve âhıret azâbı, kulun kesbi karşılığındadır. 5/137.
● Akl-ı fe’âl ki, filozoflar dokuzuncu seyyare derler.