● Mümkinât ne ayn-ı zât, ne de gayr-i zâtdır. Meselâ, aynadaki Zeydin sûreti, ne Zeydin aynı, ne de gayrı olduğu gibidir. 6/16 [Cevâb Veremedi: 358, Kıyâmet ve Âhıret: 104.]
● Mümkinât kendilerinde zuhûr ve kendilerini halk eylemek i’tibâriyle kâmilen mardî’i ilâhîdirler. Kabîh ve gayr-i mardî olan onu, kesb eylemekdir. 6/62.
● Men istevâ yevmâni fehüve magbûnün “hadîsi”. [İki günü aynı olan aldanmışdır. Ya’nî, her gün ilerlemeyen aldanmışdır.] 6/64
● Men arefe nefsehû fekad arefe rabbehû [Kendini tanıyan, Rabbini tanır] hadîs-i şerîfinden murâd, insandır ki, on latîfeden meydâna gelmişdir. Nefs latîfesi bu latîfelerden biridir. Lâkin, latîfelerin reîsidir. Bu hadîs-i şerîfdeki nefs latîfesinden murâd, mümkindir ki, insanda mevcûddur. [İnsanın dayanak yeridir. İnsan onunla vardır.] 5/137.
● Men seetehü seyyietün ve serretehü hasenetün fehüve mü’minün. “Hadîs-i şerîf”. [Yapdığı kötülüğe üzülen, iyiliğine sevinen kimse mü’mindir.] 6/164.
● Men hâme havlelhumâ yûşekü en yeka’a fîhî. [Harâmlar Allahü teâlânın koruluğudur [bağçesidir]. Her kim sürüsünü korunmuş erâzî etrâfında otlatırsa, o koruluğa düşmesi yakın olur. Ya’nî, şübheli şeyleri yapan kimse, harâm da işleyebilir.] 6/157.
● Men lem yezuk lem yedri [Tatmıyan bilmez.]. 6/245.
● Men lezimel istıgfâre ce’alellâhü lehü min külli dîkın mahracen ve min külli hemin ferecen ve razekahü min haysü lâ yahtesib. [İstigfâre devâm edeni, çok okuyanı Allahü teâlâ derdlerden, sıkıntılardan kurtarır. Onu hiç ummadığı yerden rızklandırır.] “Hadîs-i şerîf.” 5/80 [Hak Sözün Vesîkaları: 344]
● Men iştâka ilâllahi fel-yestemi’ kelâmellah.[Kim Allahü teâlâya müştak ise [çok istiyorsa], Onun kelâmına kulak versin.] 5/139.