● Nemâzı, tûl-i kunût ile ve âdâbı ve şartları ile edâ edeler. 5/146.
● Nemâzın makbûlü, tûl-i kunût ile olanıdır. “Hadîs-i şerîfi”. 5/79.
● Nemâzda meydâna gelen keyfiyyetin [hâl’in] gayr üzere bir kaç mertebe üstünlüğü vardır. Ve bu huzûr, asâleti muhbirdir [asâletin haber vericisidir]. 5/58.
● Evde kılınan nemâza bir sevâb, câmi’de kılınırsa yirmibeş sevâb, Cum’a mescidinde beşyüz sevâb, mescid-i Aksâda beşbin, mescid-i Se’âdetde ellibin, mescid-i Harâmda yüzbin sevâb vardır. 5/67. [Hak Sözün Vesîkaları: 343.]
● Farz nemâzda lezzet, müntehîden başkasına müyesser değildir [nasîb olmaz]. 4/225.
● Farz nemâzda hâsıl olan keyfiyyetin, diğer vaktlerdekilere üstünlüğü vardır. 5/146.
● Nemâzda, kul ile Allahü teâlâ arasındaki perdeler kalkar. “Hadîs-i şerîf.” 4/230.[Se’âdet-i Ebediyye: 959.]
● Nemâzda perdelerin kalkması, müntehîlere mahsûsdur. 6/127.
● Nemâz, mü’minin mi’râcıdır. “Hadîs-i şerîf.” 6/203.
● Nemîmeye ruhsat vermek [söz taşıyana izn vermek], nemîmeden eşeddir [söz taşımakdan kötüdür]. 5/123.
● Nemîme istimâ’ edeni [nemîmeyi dinleyeni] tasdîk etmemelidir, dinlememelidir. Zîrâ nemmâm [söz taşıyıcı] müslimânlar indinde [yanında] kötü kişidir. İkinci olarak: Söz taşıyanı [nemmâmı] söz taşımakdan men’ etmelidir. Zîrâ kötünün men’i vâcibdir. Üçüncü olarak: Tanımadığı şahsa söz taşıyıcılık sebebi ile sû’i zan etmemelidir. Zîrâ müslimânlara sû’i zan harâmdır. Dördüncü olarak: Nemmâmın [söz taşıyıcının] verdiği haberi tecessüs etmemelidir [araşdırmamalıdır]. Zîrâ tecessüs harâmdır. Beşinci olarak: Nemmâmın haber verdiğini, nemmâm gibi, başka kimseye söylememelidir. 5/123.