– H –
● Hidâyetin ma’nâsı, cenâb-ı Hakkın sadr-ı beşerden [insan göğsünden] her darlığı uzak edip, sînesine hiç sıkıntı getirmeyip, emrlere yapışmakda ve yasaklardan kaçınmakda, kolaylık temâm hâsıl edip ve kulun rızâsını Hak sübhânehu, kendi kazâ ve kaderine tâbi’ eylemekdir. 4/44.
● Hidâyet, matlûba kavuşduran yola, yol gösterendir [klavuzdur]. 6/109.
● Hediyye, Allahü teâlânın sevk eylediği [gönderdiği] rızkdır. “Hadîs-i şerîf”. 5/37.[Hak Sözün Vesîkaları: 337.]
● Her hayr ve kemâl, Hak sübhânehûdan fâizdir [gelmekdedir]. Vücûd-i teâlâ o feyzin meydâna gelmesine vâsıtadır. 4/85.
● Hasenât [iyilikler] Allahü teâlâdandır. Seyyiât [kötülükler] nefsdendir, âyetinde murâd, menşe’i seyyiâtdır [kötülüklerin menşe’idir]. 4/17.
● Herşey Allahdandır, âyet-i kerîmesi, her şeyin yaratıcısı [hâlıkı], Allahü teâlâdır demekdir. 4/119.
● Her beldenin bir başka hâssıyyeti, her zemînin fuyûz-ı muhtelifesi vardır. 4/25.
● Her şahsın Cenneti o şahsın mebde-i te’ayyünü olan ism-i ilâhînin zuhûrundan ibâretdir ki, eşcâr [ağaçlar] ve enhâr [ırmaklar] şeklinde ve güneş ve köşk sûretinde ve vildân ve gılmân kisvetinde [sûretinde] zuhûr buyurur. [Kisve, libâs, örtü demekdir.] 4/24.
● Her hangi bir makâmdan hakîkî matlûbun kokusu gelirse, o yere gidelim. Her çend, bu defîne, elimize geçmez ise de, bâri talebinden ve yokluk derdinden vazgeçmiş olmayalım ve dikbaşlıların dâiresinden dışarı olalım. 4/102.
● Her kim ki, ma’rifetden ona birşey hâsıl değilse, gerekdir ki, onun talebinden vazgeçmiş olmaya ve bu devletden meşâm-ı câne [koku alınacak] bir mahalden bir râyiha [koku] gelirse, oraya gide. 6/94.