Sordu ki, Emîr-ül mü’minîn serâyı nerededir. Dediler serâyı yokdur. Kendisi dışarıya, sahrâya çıkmışdır. O mecûsî sâir emîrler gibi şehr hâricine avlanmaya gitmişdir zan etdi. Şehr hâricine çıkıp, etrâfı gözetip, hangi tarafından haşmetle ve hizmetkârları ile gelecek diye bakdı. Hiçbir tarafdan bir toz eseri dahî kalkıp görülmedi. Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” ise, kamçısını başının altına koyup, toprak üzerinde uyumuş idi. O mecûsî onu gördü. Lâkin onun Emîr-ül mü’minîn olduğunu bilmiyordu. Uyandırdı ve dedi ki, Emîr-ül mü’minîn hangi tarafa gitmişdir. Hazret-i Ömer buyurdu: Onu niçin soruyorsun [ne yapacaksın] ve ne istersin. Mecûsî dedi ki, Sa’ddan ona şikâyete geldim. O evimi kasden ve cebren elimden almak ister. Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” oradan kalkıp, se’âdethânelerine geldiler. Hizmetciye buyurdular ki, bir parça kâğıd getir, Sa’da bir nâme yazacağım. Hizmetçi aradı, kâğıd bulamadı. Buyurdular ki, bir parça deri de olursa, getir. Hizmetçi bulamadı. Buyurdular, bir parça kemik, getir. Bir koyun küreği bulup, getirdi. Üzerine (Bismillâhirrahmânirrahîm. Yâ Sa’d! Bu nâme sana erişdiği zemân hasmını hoşnûd et. Veyâ kalkıp huzûruma gel!) diye yazdı. O kürek kemiğini mecûsîye verdi. Mecûsî onu alıp, evine geldi. Hanımı dedi ki, ne yapdın. Dedi ki, hayret ki, bu uzun yolu gitdim. Bu kadar meşakkat ile; elime yazılmış bir parça kemik verdiler. Hanımı dedi ki, mâdem ki getirdin, Sa’da onu götür arz et. Bakalım ne söyler. Mecûsî de kalkıp, Sa’dın serâyı kapısına gitdi. Sa’d hazretleri nemâzını kılıp, serây kapısında oturmuşdu. Halk, karşısına saf bağlayıp oturmuşlar idi. Mecûsî kürek kemiğini Sa’dın karşısında tutup, durdu. Sa’dın gözü onu gördükde, Emîr-ül mü’minîn Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin yazısı olduğunu anlayıp, çehresi değişdi. Dedi ki, her ne ister isen bana söyle. Beni Emîr-ül mü’minîn Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin huzûruna çıkarma ki, ben Ömerin siyâsetine tâkat getiremem. Hemen o mecûsî, aklı başından gidip, düşdü. Bir zemân sonra ayıldı. Dedi ki, yâ Sa’d! Bana islâmı arz eyle, deyip, müslimân oldu. Evini ona, hüsn-i rızâsı ile bağışladı. O mecûsîye dediler ki, ne sebeble müslimân oldun. Dedi, bunların emîrlerini gördüm. Bir köhne hırka örtünmüş. Ve ayağında iç donu yok.
- 167 -