593

Mel’ûn feryâda başlayıp, bizden yardım istedikde, biz de şâyed bundan kurtulursa, insâfa gelir diye, bu niyyet ile yardıma vardık. Yanına vardığımızda, o arılar bize hücûm edip, az kaldı ki, hepimizi helâk edecekler. Biz de sokmalarına tâkat getiremeyip, çâresiz geriye kaçdık. O arılar da bize saldırmayı bırakıp, yine o bedbaht kişinin [râfizînin] üzerine saldırıp, bir sâatde gövdesinin etini delik-delik edip, bağıra-bağıra ölüp, cânı Cehenneme gitdi. Biz de bir yerde durup, bunun ahvâlini seyr ederken ve birbirimiz ile söyleşirken, gaybdan bir ses işitdik ki, çihâr yâr-i güzîni sevmiyen kişinin dünyâda cezâsı budur. Âhıretde yakalanacağı azâbların şiddeti ve nihâyeti yokdur, diyordu.(Şevâhid-ün nübüvve)den terceme olundu.

Onyedinci Menâkıb: Şeyh-i Ekber [Muhyiddîn-i Arabî] “kuddise sirruhül’azîz” hazretleri (Fütühât-ı Mekkiyye) adlı kitâbında zikr etmişdir. Evliyâullahdan bir tâife vardır ki, Recebîler derler. Onlar kırk kişi olup, fazla ve eksik olmazlar. Onların hâli Receb ayının ilk gününde öyle olur ki, sanki gökler üzerine konulmuşdur. Harekete mecalleri olmaz. Ne ayak üzerine durabilirler ve ne oturabilirler. Ellerini ve ayaklarını değil, gözlerini harekete kâdir olamazlar. Recebin ilk gününde öyle olurlar. Ammâ günden güne o hâlet bunlardan kalkar. Şa’bân ayı girince, temâmen o hâlden kurtulurlar. Onlara Recebde Allahü teâlânın izni ile çok keşf ve nihâyetsiz tecellîler olur. Şa’bân ayı girince bu hâller onlardan kalkar. Ba’zan o hâllerin ba’zısı o tâifenin ba’zısında sene temâm oluncaya kadar bâkî kalır. Hazret-i Şeyh “rahmetullahi teâlâ” der ki, o tâifeden birini gördüm ki, onda râfizînin keşfi bâkî kalmışdı. O Recebî, râfizîleri hınzır şeklinde görürdü. Ba’zan olurdu ki, hâli örtülü bir kişiye, hiç kimsenin mezhebini bilmediği kimseye uğrardı. Eğer o kişi râfizî i’tikâdında ise, hınzır sûretinde görürdü. O şahsı taleb ederdi. Ona nasîhat ederdi. Tevbe etmesini ve Allahü teâlâ hazretlerine rücû’ etmesini ve râfizî olduğunu söylerdi. O şahs teaccüb ederdi. Eğer tevbe ederse ve tevbesinde sâdık olursa, onu insan sûretinde görürdü. Derdi ki, doğru söylersin. Eğer yalan söylüyorsa, o şahsı yine hınzır sûretinde görürdü. Tevbe etmedin. Yalan söylüyorsun, derdi. Bir gün, şâfi’î mezhebinde olan ve iyi olarak bilinen iki kimse ona geldiler. Hiç kimse onların râfizî i’tikâdında olduğunu zan etmezdi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.