Abdürrahmân bin Avf “radıyallahü teâlâ anh” karşılayıp, dedi ki, babam ve anam sana fedâ olsun; yâ Resûlallah, bu ne nûrdur. Buyurdular ki: (Rabbimden azze ve celle müjde geldi, kardeşim ve amcamoğlu ve kızımın zevci Alî “radıyallahü teâlâ anhümâ” hakkında ki, Allahü tebâreke ve teâlâ o vakt ki, Fâtımayı Alîye tezvîc eyledi. Cennet hâzini Rıdvâna emr eyledi ki, Tûbâ ağacını sallaya. Rıdvân da salladı. Tûbâ ağacından, bizim dostlarımızın adedince hüccetler saçıldı. Allahü teâlâ ve tekaddes nûrdan melekler yaratdı. Her meleğe o hüccetlerden bir hüccet verdi. O hüccetlerde yazılmışdır ki, Mustafânın ve ehl-i beytinin muhib ve muhlîsleri Cehennemden azâd olmuşdur.)
4– Abdüllah bin Abbâs “radıyallahü teâlâ anhümâ” Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden rivâyet etmişdir. Buyurdular ki, (Kıyâmet günü olunca, bütün Peygamberleri “alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm” bir yere toplarlar. Bir nidâ edici arş altından nidâ eder, yâ Enbiyâ cemâ’ati. Sizi sevenleriniz ile iftihâr edin. Ben Cihâr-ı yârim ile iftihâr ederim.)
5– (O kimseler ki, îmân getirdiler ve sâlih amel işlediler. Yakın zemânda Allahü rahmân onlara kendi dostluğunu, muhabbetini verir.) âyet-i kerîmesinin tefsîrinde, Abdüllah ibni Abbâs “radıyallahü anhümâ” buyurdu ki; ya’nî Allahü teâlâ onları dost tutar ve onları dost kılar ki, onları yer ve gök ehline sevdirir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Allahü Sübhânehü ve teâlâ bir kulunu severse, Cebrâîl aleyhisselâma buyurur ki, filân kimseyi dost tutdum. Siz de dost tutun. Cebrâîl ve melekler de dost tutarlar.) Onlardan yine bir nidâ edici gökden nidâ eder ki, Allahü tebâreke ve teâlâ filân kimseyi dost tutdu. Siz de ey yer ehli onu dost tutunuz. Hepsi dost tutup, severler. Onun muhabbetini yer halkının da kalbine salar. Bütün yer ehli de muhabbet ederler. Abdüllah ibni Abbâs “radıyallahü teâlâ anhümâ” buyurur ki, âyet-i kerîmede, (vüdd) lafzından murâd, Alî bin Ebî Tâlibin “radıyallahü teâlâ anh” muhabbetidir ki, onu mü’minlerin kalbinde tatlı etmişdir.
6– Enes bin Mâlik “radıyallahü teâlâ anh” haber vermişdir. Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” huzûr-ı şerîfinde oturmuşduk.